Bahsettiğimiz lider Erbakan…
Ölümünün sene-i devriyesi olan 27 şubata sayılı günler kala çokça anlamak zorunda olduğumuz bir devlet adamı… Bir mücahit… Bir komutan…
O şefkatli bir baba… Arkasından yürünülen bir abi… Yol gösterici bir öğretmendi.
O aslında bir mücahiddi…
Her zaman malı ve canı ile cihad edilen bir lider olarak anılmak istemişti. Anıldı da…
Her programında mücahid Erbakan sloganları ile karşılanmış ve uğurlanmıştı. Mücahidlik gibi yüksek bir rütbeyi onun kadar hakeden çok az insan vardır. Mücahid olduğunu cenaze törenine katılan milyonlar tasdik etmiş, İstanbul mücahid Erbakan sloganları altında onu istirahatgahına kadar uğurlamıştı.
Engel nedir bilmezdi…
80’l yıllarda TBMM kürsüsünde her zaman gibi muhteşem konuşmalarından birini yaparken rakip partili milletvekillerinin “öyle yaparsak ABD karşımıza geçer” demesine “banane Amerikadan!” diyerek yürekten bir çıkış yapar. Bu söz, bu çıkış Türkiye’nin dokusunda yeralan anti kapitalist damarın perçinlenmesine, milletin işbirlikçiliğe karşı kökten duruşuna bir örnek olur.
Dünyayı sömüren, bozan küresel güçlere karşı “hayır bu dünya zulümle yönetilemez, öyleyse yeni bir dünya kuracağız, ecdadımız yüzyıllar boyu yaptığı hizmeti yeniden canlandıracağız” der. Çünkü o Erbakan’dı… Dediğini yapardı ve yaptı da…
Önde gelen İslam ülkelerini İslam Birliği adı altında D-8 tabelası altında birleştirerek, zalim güçlere esaslı bir mesaj verir. İslam milletlerine alternatifin sadece ABD, Rusya, AB ya da “batı” olmadığını açıkça gösterir. O dünya çapında bir liderdi. Atası Abdülhamid Han’ın mirasını ve misyonunu taşıyan bir lider gibi hep sırtında zorlukları taşıdı. Milletinin, tarihinin, İslam ümmetinin sorumluluğunu üzerinden hiç bırakmadı. Son anlarına kadar milleti için çalışmayı, beli iki büklüm olsa da idealinden zerre taviz vermemeyi bize en güzel o anlattı.
Erbakan hiç unutulmayacak, direyet, feraset ve cihad sembolü idi…
Mekanı Cennet olsun…