banner102

7 Ocak'ta Fransa'nın başkenti Paris'te meydana gelen ve on iki kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırının kabul edilebilir olmadığını belirterek yazıma başlamak istiyorum.

Bu olay bize bir kere daha, dünyanın, hadiselere çifte standartçı yaklaşımını göstermektedir. Adaletsizliğin bir çeşidi olan bu duruşun, olayların temelinde bulunan zihni alt yapının şekillenmesinin nedenleri arasında zikredilebilir. illegal / yasal olmayan örgütlerin faaliyetine zemin hazırlayan sebeplerin bir kısmı da burada aranmalıdır. Ayrıca bu tür olayların Mossad tarafından planlanma ihtimali de yüksektir.

Ülkemizde "Charlie Hebdo" olayı üzerinden yapılan programlara baktığımızda gördüğüm manzara şöyle: dünyamızda serseri mayın gibi dolaşan, adaletsizlik ve küresel emperyalizme karşıt -direnişçi- ruhun niçin ve nedenlerinden çok, “görüntü” itibari ile anlık mağduriyet yaşayan Fransa veya geçmişte, 11 Eylül'de olduğu gibi ABD den yana destek ve tavır belirleyenleri, biraz da korkuların yönlendirdiğini sezinliyorum. Direnişi veya karşıtlığı sadece batıya ve Müslüman olmayanlara bağlamak da meselenin özünü anlamaktan uzaklaşmaktır.   

Benim düşünceme göre El-Kaide ve benzeri örgütlerin ortaya çıkmasının en önemli sebebi, İslam ümmetinin başsız/ halifesiz olması. İkinci olarak; bölünmüş, küçük devletçiklere ayrılmış da olsalar ülkelerin adil yönetilmeyişi, kaynakların yabancılara peşkeş çekilmesi, zenginliklerinin emperyal güçler tarafından talan edilmesi, İslam ülkelerindeki dağınıklık ve batının bundan istifade ile Müslümanlara yönelik yaptığı operasyonlar örgütün güçlenmesinde etken rol oynamaktadır. Daha önemli ve en can alıcı nokta ise, İslam adına ortaya çıkarak reformist düşüncelerle, Kur’an’ı okuyan herkesin dilediği gibi anlaması gerektiğini söyleyenlerin bu konuda büyük vebali olduğunu düşünüyorum. Kur’an’ın her insana hitap ettiğinde şüphe yok. Ancak, bunu söyleyenler, Kur’an’ı anlayacak bir vasatın mevcudiyetinin olup olmadığını hesaba katmıyorlar. “Mealci” bir Müslümanlığın herkesin Kur’an’dan hüküm çıkarmasına sebep olacağı aşikardır. Peygamber sav. ve Hulefa-i Raşidin’in müşrik bir toplum içerisinde Mekke ve Medine dönemleri veya fethedilen yeni diyarlarda olsun, anlaşmalara sadık kalan milletlerle bir meseleleri olmamıştır. Birileri kalkıp “müşrikleri nerede bulursanız öldürün” ayetinden yola çıkarak farklı bir dinde olanları öldüremez. Veya devletlerin yanlışının faturasını sivil insanlara kesemez.

Ben şahsen, IŞİD veya El-Kaide'yi sunni İslam kaynaklarından beslenen bir örgüt olarak görmüyorum. Yasal olmayan örgütlenmeyi ve hukuksuz bir şekilde sivil insanları hedef alarak katletmelerini-doğru ise- asla kabul etmemiz mümkün değildir. Örgütün selefi/ Vehhabi mezhebine bağlı olduğu -ki onlar mezhep kabul etmiyorlar- da doğru değildir. Selefiliğin siyasal anlamda temsilcisi Suudi Arabistan'ın orta doğudaki iç savaşlar ve Gazze / Filistin konusundaki tavrı bellidir. ABD ve diğer Avrupa ülkeleriyle olan ilişkileri de bunu göstermektedir. El- Kaide ve IŞİD'e tabi olanların cahil ve bağnaz olduklarını da düşünmüyorum. Tam tersine bu örgüte katılanların eğitim ve bilgi seviyelerinin yüksek olduğunu ve bulundukları zemin açısından dünyayı ve yaşadıkları ülkelerle ilgili "okumaların" konumlarını belirleyen en önemli etken olduğunu düşünüyorum. Dünyanın pek çok ülkesinden IŞİD'e katılan asker sayısının azımsanmayacak sayılarda olması bunu doğrulamaktadır. Irak veya Suriye ile coğrafi ve kültürel bir ortaklığı olmayan bu insanların, sınırları aşarak bu ülkelere savaşmak için gitmelerini cehalet ve bağnazlıkla açıklamak mümkün görülmemektedir.

Devam edecek. Selam hidayete erenlere olsun.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90