Allah Zülcelal’e sonsuz hamd-ü senalar olsun ki bir kez daha siz değerli okuyucular ile bizleri buluşturdu.
Ülkemiz yeni yeni gündemler ile sürekli meşgul edilmek isteniyor. Bu meşguliyetleri de halkın isteklerine göre ayarlayarak her istediklerini yapmalarına fırsat buluyorlar. Maalesef bu fırsatları da, “Ben benim işime bakarım, başkalarının işinden banane” diyen Müslüman kimlikli kişiler sağlıyor.
Son ayların en önemli gündemi gösterilen eğitim sistemindeki değişiklik, ülkemizin gündemi haftalarca tutmaya yetti. Bu gündemde iken el altından kim bilir neler geçti, diye insanın aklına sorular takılıyor.
Gündeme taşınanlar ilk bakışta insanların yararı için yapılan bir faaliyet gözükse de, maalesef sonuç itibari ile birçoğu fiyasko ile sonuçlanan çalışmalar oluyor. Bunun tek bir nedeni olabilir ki, bu da niyetlerin halis olmayışıdır.
Eğitim sitemindeki değişiklik ve düzenlemeler, ameliyat gerekli bir hastayı pansuman etmeye benziyor. Eğitim sistemi tamamen çürümüş iken, siz bunun şeklini şemalini değişip süsleseniz neye yarar ki?
Bu çürümüş sistemi isterseniz tek parça yapın veya on parçaya bölün, hiçbir şey değişmez. Çünkü kokuşmuş bir sistemi kökten değiştirmedikten sonra on adım ilerleyemezsiniz.
Ülkemizde en uzun iktidar dönemi geçiren bir hükümetin, bu tür pansuman tedbirlerle bir şey yaptım demesi, hiç hoş bir şey değildir. Kürt açılımı ve Anayasa değişikliği de aynı şekilde pansuman tedbirlerle fiyaskoya uğramadı mı?
İslam düşmanları Müslümanları çok iyi tanıyor. Merhum Prof. Dr. Necmeddin Erbakan hocamızda İslam düşmanlarını çok iyi tanıyor ve sürekli onların içyüzünü ortaya koyuyordu. Bundan dolayı, “Bir Ülkenin asıl gücü, ne tankı, tüfeği, mermisi nede uçağı ve atom mermisi değildir. Bir Ülkenin asıl gücü, İmanlı gençleridir” diyordu. Bu sözü çok iyi belleyen zalimler, İslamı yok etmek için sürekli gençler üzerinde oyunlarını oynuyor. Maalesef bu oyunları göremeyen zavallı Müslümanlar da, oyunlara alet olmaktan kurtulamıyorlar.
Bu kokuşmuş eğitim sisteminde yetişen nesil, ne Allah Zülcelal’i, Ne Sevgili Peygamberimizi (Sallahu Aleyhi Vesellem) nede Kur’an-ı Kerim’i tanımıyor. Sözde din derleri adı altında, İslam düşmanlarına karşı hoşgörü eğitimi veriliyor. Bu tür bir eğitimle de, Dinine ve ülkesine hayırlı bir nesil yetişmesini bekliyorlar. Bekleyen çook bekler.
Bir avuç kalmış gibi gözüken şuurlu Müslümanlar, ülkemizde oynanan oyunları sürekli dile getirdikleri için, kendi menfaatini ve çıkarlarını gözeten şuursuz Müslümanlar sürekli faydalıya yakın icraat yaparak gözler önüne perde çekiyorlar. Bu perdeye de, faydalı icraatlarını süsleyerek koydukları için, gözlerine perde çekilen Müslümanlar, herkesten daha iyi ve faydalı şeyler gördüğünü ve düşündüğünü zannediyor.
Sonuç ne gözükürse gözüksün, Zalimin razı olduğu bir işten hayır gelmez. Çünkü Zalimin işi Batıldan yana gayret göstermektir ki, bunu da layıkıyla yapıyor. Hak’ta batıl ile yan yana dahi gelmeyeceği için, zalimler ve bunlara yardım edenlerin yaptıkları iş boştur. Bu işleri Cenab-ı Allah Müslümanların hayrına çevirebilir, fakat bu işleri yapanlar için bu hayır ifade etmez.
Doğrusu ve yanlışı ile zalimin tuzaklarından bahsetmeye çalıştım. Bilmeyerek yaptığım hatalardan Allah Zülcelal’e sığınırım. Bilerek yaptığım hatalardan dolayı da Allah Zülcelal’den af dilerim.
Mevlam bizleri her türlü Zalimin ve zalimliğin şerrinde
muhafaza eylesin. Allah Zülcelal’in selamı da, Hak yoldan samimi şekilde
gidenlerin üzerine olsun.
bu genç yaşta bu şekilde tespit yapabilmen ve dünyamızga gelişen olayları bu şekilde değerlendirmenden dolayı sizi tebrik ederim. ama asıl tebrik edilmesi gereken hatta eli öpülmesi gerene kişi sizin yetiştiğiniz teşkilatları kuran kimsedir...unutmayalım...