banner102
          Darbeden söz edilince sanırım tabiri caizse ‘çok taze, sıcak bunlar!’ kabilinden Ergenekon, Balyoz ve bir de tazeliğini yitirmeyen 28 Şubat aklımıza geliyor. Tabi Türkiye adeta bir darbeler ülkesi olarak da akıllara kazınmış gibi duruyor. Bu açıdan baktığımızda çoğu insana sanki sıradan olaylarmış gibi geliyordur darbeler.

          Şu anki hayatta olan neslin hatıratlarında yer verdikleri; 27 Mayıs 1960 darbesi, 12 Mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 ihtilâlı ve 28 Şubat 1997 post modern darbesi gibi müdahaleler vardır. Tabii bir de başarısız gibi duran girişimler vardır ki bunlar Ergenekon ve Balyoz adlı darbe girişimlerdir.

Ergenekon ve Balyoz’a başarısız derken sanki şartlı başarısız gibi bir durum akla geliyor. Sanki bunlar mevcut siyasi iktidara karşı bir dikte darbesi gibi duruyorlar. Yani İktidarın kadife geçişe razı olursa güçlendirilmesi, olmazsa indirilmesi amacını taşıyor bu başarısız denilen darbeler.

“Yok, daha neler!” tepkisi de oluşabilir. Fakat gelinen noktadan geriye doğru bakıldığında böyle bir fotoğrafla karşılaşıyor insan. Şöyle düşünüyorum: ‘Ergenekon, plan sürüncemesinde duran bir girişimdi. İcraata geçti/geçecek gibi bir durum da görünmüyordu. Ama uzun zaman el altında tutuluyor ve iktidar, yanlış yaparsa kullanılacak, yapmazsa güçlenmesi için değerlendirilecek.’ gibi bir sezgi var içimde.

Nihayet ikincisi oldu ve Ergenekoncular, olağan üstü cezalar aldılar. Yani planlayıcılar; “Sizin işiniz bitti, ortalıkta dolaşmamanız gerekir.” dediler. Tabii siyasi iktidar da puanları topladı. Balyoz için de benzeri bir durum görünüyor. Şöyle ki iktidarın istem dışı adımları, planlayıcıları Balyoz hareketine zorlamış ve küçükte olsa bir girişim olmuştur. Amacına ulaşınca da hareket içinde bulunanlar, daha az ceza aldılar. Onlara da yine: “Belki ileride tekrar lazım olursunuz ama şimdilik siz de ayakaltında dolaşmayın.” dendi.  Bu da yine iktidarın kazançlı çıkmasına neden oldu.

Bir de 28 Şubat post modern darbesine bakıyoruz ki fotoğrafta şunlar görünüyor: ‘Fiil gerçekleşmiş, Türkiye’nin kalkınmasına gem vurulmuş ve başarılı bir hükümet iktidardan uzaklaştırılmış.  Eylemciler, herhangi bir cezaya çarptırılmamış, neredeyse dava, adeta takipsizlik kararı verilerek düşecek.’

Hani Nasrettin Hoca’nın iki danasından biri bağdan açılıp kaçıyor da o, bağdakini dövüyor ya! Durum sanki biraz onu anımsatıyor. Yani Eylemciler serbest, söylemciler müebbet. Ama derinlemesine bir analiz edildiğin de görülüyor ki kazın ayağı hiçte öyle değil. Zira burada planlayıcıların kervanı yürüyor. Cezayı da Millet çekiyor.

Peki, ‘Darbe niçin yapılır?’ sorusuna: ‘Birileri, beğenmedikleri mevcut sistemi değiştirme amacıyla yapar.’ cevabı verilebilir. Tabi beğenilmeyen sistem nedir? Yerine getirilmek istenen sistem nedir? Doğrusu hakikatler hiçbir zaman açıklanmaz. Asıl amaç, sömürü sistemini kurmaktır. Çark dönmeye başladıktan sonra da üzerine bir perde çekilir, işler de tıkır tıkır yürür.

Bugün Müslümanlar, yaşadıkları coğrafyada darbeyle daha sık yüz yüze geliyorlar. Son zamanlarda Ortadoğu da yaşanan neredeyse her hadise bir darbe niteliği taşıyor. Mesela Mısır’da bir yılda iki darbe yaşandı. Irak, Tunus, Libya, Sudan, Yemen, Mali ve şimdi Suriye…

İslam coğrafyasında yaşanan darbelerin altında temelde din ve dünyalık menfaat yatıyor. Tabi Batılıların menfaati… Batı medeniyetinin iki önemli unsuru din ve devlet otoriteleri, darbe planını birlikte yapar ve yürütürler. Din otoritesinin temel amacı, İslam’ı tahrif etmek; devlet otoritesinin ise darbe yaptıracağı ülkede sömürü düzeni kurmaktır.

Din otoritesi, bir anlamda Protestan İslam anlayışını yerleştirir. Devlet otoritesi de kendi öz değerlerinden kopup batı değerlerine endekse olmuş Müslüman toplumun yeni gereksinimlerine pazar açar. Böylelikle sömürü çarkı dönmeye başlar.

Plan bu şekilde yürürse yumuşak yani kadife devrim yapılmış olur. Yok, eğer din otoritesi amacına ulaşamayacak olursa bu defa devlet otoritesi keskin devrim yani darbe planını uygular. Kadife devrimde Müslüman, sömürü sistemine teslim olmuştur. Keskin devrimde ise bedel ödemekle karşı karşıyadır.

Görünen köy kılavuz istemez. Geriye doğru baktığımızda Dünya’nın neresinde yaşanmış bir darbe varsa altından hep bir şekilde Amerika çıkıyor. Biraz daha kazdığın zaman İsrail ve batılı diğer bazı ülkeler çıkıyor. Amerika, dünyaya güç bende imajı verdiği için asıl kaynak noktası orası kabul ediliyor. Tabi Amerika’nın bundan gocunma gibi bir derdi de yoktur.

Bugün küresel anlamda İslam üzerine yapılan kurgular Türkiye üzerinden yürütülmektedir. Diğer İslam ülkelerinin çoğu kadife dediğimiz devrime sıcak bakmadıklarından oralarda keskin devrim yani darbeler yaşanıyor. Ancak Türkiye idari mekanizması, bedel ödemeyi göze alamamış ve dolayısıyla kadife devrim şartlarını kabul etmiştir. Adeta teslim olmuştur.

Türkiye, Dinler arası diyalog, Medeniyetler İttifakı, Avrupa birliği hedefleri, Amerika stratejik ortaklığı ve Büyük Ortadoğu Projesi gibi planların müdahili olarak bir anlamda kadife devrime boyun eğmiştir.

Dinler arası diyalog ve Medeniyetler İttifakı batılı din otoritelerinin projesinden başka bir şey değildir. Avrupa Birliği’ne girme çabaları ve Amerikan stratejik ortaklığı ve bir de Büyük Ortadoğu Projesi yine aynı şekilde Batılı devlet otoritelerinin sömürü planlarından başka bir şey değildir.

Bugün Kürt Açılımı, bütün bu döngülerin ürünüdür. Tabi bu, burada durmayacaktır. Zaman mefhumu belki de çok önemli değildir ancak, en kısa zamanda Büyük Ortadoğu Projesi dâhilinde Merkezi Diyarbakır olan Büyük Kürdistan Devleti kurulacaktır. Bu belki aşamalı olacaktır. Yani belki farklı bir isimle önce federe devlet oluşumuna gidilecektir…

Bunların hepsi gerçekleşse dahi yine de darbelerin ardı arkası gelmeyecektir. Bu büyük bir oyundur. Bu oyunu bozacak yine bizim milletimizdir. Ancak Milletin kendine gelmesi ve bu sinsi planları sezmesi gerekir. Bunun için de kendi görüşü olan Milli Görüş saflarında yerini alması gerekir vesselam…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90