banner102

Deprem derken;

Neredeyse her gün ülkemizde vukuu bulan siyasi depremden söz etmeyeceğim. Yani mesela siyasi zirvede büyük fay kırılmaları ve arkasından gelen artçıların milletimize sürekli panik yaşatmasından…

Ahlak ve maneviyat bozukluğunun ayyuka çıktığı sosyal depremlerden de bahsetmeyeceğim…

Hatta ve hatta devletin borcunun bir trilyon dolara ulaştığı, her hafta bir milyar dolar borç faizinin ödendiği, sermayenin yüzde sekseninin yabancıların elinde olduğu, milletin üçte birinin açlık ve diğer üçte birinin yoksulluk sınırı altında yaşadığı, tarım ülkesi olduğumuz halde tarım ürünlerinin ithal edildiği… Her daim buhran içerisinde yaşamaya mecbur bırakıldığımız ve hiçbir zaman artçılarının ardı arkası kesilmediği ekonomi depreminden de…

Ya da sayfalara sığmayacak kadar çok olan diğer depremlerden…

Peki ya hangi depremden bahsedeceğim?

Tabii ki hakiki manadaki depremden… Hani şu 1999’da yaşadığımız depremden sonra gündeme gelen ‘Büyük İstanbul Depremi’ var ya! İşte ondan… Er veya geç, önünde-sonunda ama mutlaka yaşanacak olan (ki uzmanları öyle diyor) ‘Büyük İstanbul Depremi’nden…

 Aradan geçen onca senedir zaman zaman yapılması gerekenlerin dile getirilip de gereğinin bir türlü yapılmadığı ‘Büyük İstanbul Depremi’nden…

Ne yazık ki bu şehirde yaşayanlar olarak işin ciddiyetinin kavratılmadığından İstanbulluların hiçbir zaman gündemlerine almadıkları ‘Büyük İstanbul Depremi’nden…

Evet, ‘Büyük İstanbul Depremi’! Şu 7,6 şiddetinde olacak olan deprem…

Büyük İstanbul Depremi ile ilgili yetkili makamlar acaba bugüne kadar ne tedbir aldılar bilinmez. Ancak bilinen o ki daha binaların dayanıklılık durumları bile ölçülmedi. Bu işi yapan İBB’nin bir birimi var ancak o da ölçümleri oldukça yüksek fiyatlara yapıyor. Bu sebepten kimse binasının durumunu bilmiyor. Yaygınlaştırma adına herhangi bir tedbir de görünmüyor.

Bir başka tedbir olarak da devletin TOKİ ve belediyeler vasıtasıyla gerçekleştirmeye çalıştığı kentsel dönüşüm projesi karşımıza çıkıyor.

Henüz yeni olmakla birlikte bir de İstanbul valiliği bünyesinde bulunan kısa adı ‘İstanbul AFAD’ olan ‘İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’ tarafından hazırlanmış ve ‘Güvenli yaşam için 1 adım atalım, 1 saat eğitim alalım’ sloganıyla yola çıkılmış bir eğitim programı var.

İşte, bu eğitimlerden birisine geçtiğimiz hafta bir vesile katıldım. Çok geç kalınmış olsa da gayet verimli ancak herkesi kapsaması adına da oldukça yetersiz bir faaliyet olarak ortada duruyor. Bir saat kadar süren eğitime katılanların sayısı takribi 50 kişiydi.

Eğitim alan hemen herkesin şu yargıya varması muhtemeldir. İki önemli husus; 1- Bu eğitimin önem ve elzemliğinin vurgusu yapılarak yaygınlaştırılması, 2- Eğitimde de önemine binaen vurgu yapılan kentsel dönüşümün hızlandırılması.

Ancak üzülerek ifade etmek gerekir ki bu güne kadar ilgili kurumlar deprem konusunda nasıl sınıfta kaldılarsa, girişimde bulundukları eğitim konusunda da ne yazık ki sınıfı geçecek adım at(a)mıyorlar.

Birincisi Valilik AFAD Müdürlüğü, bugüne kadar sadece 650 bin kişiye bu eğitimi verdiklerini ifade ediyor.  (www.guvenliyasam.org– 0212 455 56 00) Aradan geçen 15 sene ve İstanbul nüfusunun 15 Milyon civarında olduğu göz önünde bulundurulursa bu rakam devede kulak gibi duruyor. Aynı fay üzerinde ki diğer illeri de hesaba katarsak işin vahamet boyutu daha da kötüye ulaşacaktır.

Öte yandan eğitim alanların takibinin de yapıldığı meçhuldür. Yani eğitimi alanlar, gereği olan tedbirleri alıyor mu veya ne kadar alıyor? Bunun bir takip edeni de yok. Yani adeta “İsteyene eğitimi veririm gerisi beni ırgalamaz.” havası var…

Temennimiz odur ki önemine binaen bu eğitimin yaygınlaştırılması adına kitle iletişim araçlarının kullanılması, televizyon ve radyolardan periyodik aralıklarla verilmesi. Takibinin yapılması, gerekirse yerel yönetimlerde ilgili gönüllü ve/veya yeminli birimler oluşturularak sorgulanması.

İkincisi ise kentsel dönüşümdür. Bu hususta da ne yazık ki gerek merkezi ve gerekse yerel yönetimler, sınıfta kalmıştır. Bugün İstanbul’da çok yavaş olmakla birlikte kentsel dönüşüm, amacından uzak sadece ve sadece ne yazık ki rant endeksli yapılıyor.

Oysa kentsel dönüşümün birincil amacı, depreme dayanıklı yapılar oluşturmaktır. En önemli ikinci amacı ise kültürümüze uygun, estetik ve huzurlu meskenler ve yaşanabilir şehirler kurmaktır.

Ancak gel gör ki yer yer çarpık yapılaşmaya hiç dokunulmadan bina yıkıp yerine daha çok katlı binalar yapılıyor. Ya da 100 daire yıkılıyorsa yerine 250 dairlik 15 er katlı ucube binalar yapılıyor. Bu nüfusun 2,5 katına çıkması anlamına gelir. Bu şekilde estetik değil ancak ve ancak ucube ve yaşan(a)maz şehirler kurulur…

Fazla söze ne hacet, Allah bizi doğal afetlerden korusun inşallah! Ancak, şu…mış gibi yapmalarla suni depremler yok mu? Doğrusu onlar, acı koyuyor insana…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90