banner102
 2. BÖLÜM

Neden Dinler Arası Diyalog olmaz?

Öncelikle Yüce Yaratıcımızın insanlığa rehber olarak gönderdiği kitaplar hakkında bilgi verelim. Yüce Allah dört büyük kitap göndermiştir. Tevrat, Zebur, İncil ve Kur-an’ı Kerim. İlk üç kitabın ilgili dönemlerdeki kavimlere, Kur-an’ın ise bütün mahlûkata gönderilmiş olduğunu bir kez daha hatırlatarak ve vurgulamakta yarar vardır. Yine bir sonraki kitap gönderildiği vakit bir önceki kitabın hükmünün ortadan kalktığını da ayrıca ifade etmemiz gerekiyor. Kur-an’ı Kerim gönderildiğinde ise önceki kitapların hepsinin bütün hükümleri geçerliliğini yitirdiğini de belirtelim. Başka dine mensup olanların buna inanıp-inanmaması bizim inancımızı etkilemez.

Tevrat,

MÖ yaklaşık bin ikiyüzlü yıllarda Musa as’a indirildi. Musa as ve kavmi, Firavun’un zulmünden kaçıp Kızıl Deniz’i geçtikten sonra Sina Yarım Adası’ndaki, Tih Sahrası’nda konakladılar. Buradayken Yüce Allah tarafından Tur-i Sina’ya davet edilen Musa as’a levhalar halinde verildi… Musa as, İsrailoğulları kavminden olup ve kendi kavmine gönderilen peygamberdir.

Zebur,

İsrailoğulları’na gönderilen bir başka kitap da yine kavimlerinden olan Davut as’a verilen Zebur’dur. Zebur, Tevrat’tan yaklaşık İkiyüz yıl sonra, Filistin’de indirilmiştir. Zebur’un indirilmesi Tevrat’ın hükümlerini ortadan kaldırmıyor, bilakis onu tamamlayıcı nitelik taşıyordu.  Zebur’da çoğunlukla ilahi ve kasideler vardı. (Bir ayrıntı: Davut as’ın sesinin çok güzel ve yanık olduğu rivayet edilmektedir.)”

İncil,

İsa as’a gönderilmiştir. İsa as’ın doğumu ‘sıfır’ (milat) olarak kabul edilmiştir. Kendisine otuz yaşlarında peygamberlik ve kitap verildi. İsa as da yine Filistin’de yaşayan İsrailoğulları kavminden olup ve yine kendi kavmine gönderilen bir peygamberdir.

Kur’an’ı Kerim,

Kur-an’ı Kerim ise MS 610 yılında Mekke’de tüm insanlığın kurtuluşu ve saadeti için Hz. Muhammed sav’e gönderildi. Kur’an’ı Kerim’in nüzulünden sonra diğer kitapların hükümleri, geçersiz kılındı. Artık başka ilahi bir kitap ve başka bir peygamber gönderilmeyeceği de ayrıca beyan edildi Yüce Allah tarafından.

İbrahim-i Dinler Mevzusu

İslam,

İbrahim as, yaşadığı dönem itibariyle Kur-an’da ismi geçen peygamberlerin altıncısıdır. Yüce Allah onun katıksız bir Müslüman olduğunu Al-i İmran suresi 67. ayette bildirmektedir.

MÖ takriben binyediyüzlü yıllarda yaşayan İbrahim as, bugün Irak sınırları içerisinde bulunan ve o günkü Babil Krallığı’na ait Ur kentinde dünyaya geldi. Gençlik yıllarında putları kırdığı için Kral Nemrut tarafından ateşe atılmakla cezalandırıldı. Bu vesileyle Ur’u terk ederek bugün itibariyle ülkemiz sınırları içerisinde bulunan ve bir diğer Babil şehri olan Harran’a yerleşti. Burada Sare isminde bir hanımla evlendi ve bir zaman sonra da Yüce Allah’ın emriyle Kenan İli’ne (bugünkü Kudüs) göç etti. Sonraları Kenan’da baş gösteren kıtlık nedeniyle Mısır’a, bir zaman sonra da yeniden Filistin’e göç etti. Eşi Sare’ye Mısır kralının hediye ettiği Hacer ismindeki bir cariyeyi de beraberlerinde getirdiler.

İbrahim as’ın hiç çocuğu olmamıştı. Bundan dolayı Rabbine şöyle dua etti “Ey Rabbim! Bana salihlerden bir çocuk ver.” Bu durum karşısında Hz. Sare, kendisinin yaşlı ve kısır, kocasının da çocuk arzusuna karşı onun Hacer’le evlenmesini istedi. Azade cariye Hacer’le evlenen İbrahim(as)’ın İsmail adını verdiği bir çocuğu oldu. Bir zaman sonra Hz. İbrahim, Yüce Allah’ın emriyle oğlu ve eşi Hacer’i Mekke’ye götürdü ve ıssız bir çöle bıraktı… Zaman zaman da onları ziyarete gitti. Bir vakit Rabbi, oğlu İsmail’i kurban etmesini emretti. O da tereddütsüz Rabbinin emrine itaat etti. Bunun üzerine Yüce Allah, ona biricik yavrusunu bağışladığı gibi melekler vasıtasıyla ikinci bir evlat daha müjdeledi. Bu konu Saffat Suresi’nde beyan edilmiştir.

Yüce Allah, İsmail’i de peygamberlikle görevlendirdi. İsmail as’ın soyundan Kuran’da ismi geçen peygamberlerden yalnızca son peygamber Hz. Muhammed sav, peygamberlikle görevlendirilmiştir. İşte, dinimiz İslam ve Müslümanlar olarak İbrahim as ile aramızdaki bağ bu şekildedir.

Hıristiyanlık,

İbrahim as’a melekler ikinci evladın müjdesini vermişti. Yüce Allah’ın dilemesiyle Hz. Sare’den İshak ismini verdikleri bir evlatları daha dünyaya geldi. O da peygamberlikle görevlendirildi. Kendisi, Kenan’da yaşadı ancak, babası onu Harran’dan evlendirdi. İshak as’ın da İys ve Yakub adlarını verdiği iki oğlu oldu. (Yakub’a peygamberlik verildi.)

Her peygamberin mutlaka kabul olan duaları vardır. Yaşlı babalarının bakımında kusur etmedikleri için İshak as, oğullarına hayır duada bulundu. İys’e Zürriyetin toprak kadar bol olsun diye dua etti. Bu vesileyle İys’in zürriyetinin bol olduğu ve Hıristiyanların onun soyundan geldiği rivayet edilmektedir. Hıristiyanlığın İbrahim as’la bağlantısı da bu şekildedir. (Hıristiyanlığın İsa as’la ilgisine ileride değineceğiz.)

Yahudilik,

İshak as, diğer oğlu Yakup için de; “Soyundan peygamberler gelsin” diye dua etmişti. Kur-an’da ismi geçip de sonraki gönderilen peygamberlerin, Şuayib as, Eyyüb as ve Hz. Muhammed sav hariç diğerlerinin hepsi Yakub as’ın soyundan gelmiştir. Yakub as’da dedesi İbrahim ve Babası İshak as gibi Harran’dan evlendi. Evlendiği Dört hanımdan on iki erkek çocuğu oldu. Yakub as’ın bir ismi de İsrail’dir. Bundan dolayı soyundan gelenlere İsrailoğulları denmiştir. Rivayete göre büyük oğlu Yahuda’nın adına atfen, Yahudiler de denilmiştir. İşte Yahudiliğin İbrahim as’a dayandırılması mevzusu da böyledir.

Üç semavi ya da üç İlahi din

Allah(cc) tarafından gönderilen kitapların hepsi de İslam Dini’nin hükümlerini içermektedir. Peygamberler ise bu dini tebliğ için görevlendirilmişlerdir. Gerçek Tevrat ve İncil, indirildikleri dönemin gereksinimlerine yetecek kadar “İslam Dini hükümleri” içermekteydi. Her iki kitap da tahrif edildikten sonra sanki Yüce Allah tarafından, bugünkü halleriyle indirilmiş gibi lanse ediliyor. Peygamberlerin adına atfedilerek de hükümleri sanki birer ilahi dinlermiş gibi takdim ediliyor. Musevilik ve İsevilik gibi. Ya da ırklara atfen Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi.

Nasıl ki ‘Muhammedilik’ ya da ‘Müslümanlık’ gibi ilahi din isimi yoksa ‘Musevilik’ ve ‘İsevilik’ ya da ‘Yahudilik’ ve ‘Hıristiyanlık' gibi ilahi din isimleri de yoktur. Kur’an’ı Kerim’de bu ifadeler geçmemektedir. Kaldı ki, Âl-i İmran suresi 19. ayette “Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır. diye buyrulmaktadır.

Öte yandan Kur’an’ı Kerim’de; Muhammedi, Musevi, İsevi, Muhammediler, Museviler ve İseviler gibi ifadeler de geçmemektedir. Ancak, Müslüman, Yahudi, Hıristiyan, Müslümanlar, Yahudiler ve Hıristiyanlar gibi ifadeler, çok yerde zikrediliyor.

Yüce Allah, az önce bahsettiğimiz isimlerde dinler göndermediği halde nasıl olur da en azından bir Müslüman tarafından ilahi dinler olarak ifade edilir? İlahi din olması için Yüce Allah katından olması gerekir. O’nun katında da sadece İslam dini var olduğuna göre; “Hayır, üç ilahi din var.” demek Yüce Allah’a muhalefet olmaz mı? Tamam, o isimlerde dinler yok demiyoruz, var ancak bir peygambere veya ilahi bir kitaba atfedilse dahi değiştirildikleri için ilahi değil beşeri dindirler. Yani bir Budizm veya mesela bir Hinduizm gibi.

Devamı var

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90