Geçtiğimiz hafta Diyarbakır’ın Silvan ilçesi kırsalında pusuya düşürülen 13 Mehmetçiğimizin şehadet haberi hepimizin yüreğini yaktı. Ateş sadece şehitlerin ailelerine değil, tüm Türkiye’ye düştü. şehit olan askerlerimizin şehadet makamlarının yüksek olmasını dua ediyor, ailelerine sabr-ı cemil diliyorum.
13 Askerimizi şehit verdik.
Onun öncesinde yüzlerce, binlerce kez verdiğimiz şehitler gibi…
Bu coğrafyada yaşamanın ağır bedelini veriyoruz ne yazık ki. Hain ve kanlı terör örgütü PKK, onun siyasal uzantıları ve hepsinin arkasındaki Türkiye’yi hedef tahtasına koymuş ve parçalamak işçin elini ovuşturan şer güçler bir kez daha bizi can evimizden vurdu. Peki bu devran hep böyle mi dönecek? Askere yollayıp o kutsal görevi başarıyla yapıp gelmesi için gönderdiğimiz gençlerimiz hep böyle al bayrağa sarılı tabutlarla mı dönecek? Hayır. Burada eleştirisini yapacağım ne kanlı terör örgütü, ne uzantıları ne de onları perde arkasından destekleyen dış güçlerdir. Burada sorgulanması gereken olayda “tarafımızı” temsil eden Türkiye Cumhuriyeti Hükümetidir. 61. Hükümettir. Daha yeni kurulmuş, halkımızın yüzde 50’sinin oyu ile iktidara gelen, üstelik bunu üst üste 3. kez gerçekleştiren AKP hükümetidir. Dış politikamızı yürütme yetkisini elinde bulunduran Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan sayın Recep Tayip Erdoğan, Dışişleri Bakanı sayın Ahmet Davutoğlu’dur.
Daha şehitlerimiz toprağa verilmeden, o Mehmetçikleri şehit eden kanlı katilleri dışardan destekleyen şer güçlerin başı olan ABD’nin “savaş çılgını” dışişleri bakanını ağırlamak, onunla gülen pozlar vermek Türkiye gibi büyük bir devletin en üst yöneticilerine yakışmaz. Hele hele onunla sözde “terörü bitirme” konusunda fikir alışverişinde bulunmak, Clinton’un bizimle dalga geçmesi demek değil de nedir? Bugün dünya çapında tüm terör hareketlerini gizli yada açık bir şekilde yönlendiren ABD’dir. Hatta İslam Dünyasına saldırmak ve yeni Haçlı Seferleri başlatmak için gökdelenlerini uçaklarla vurup vatandaşlarını katledecek kadar ileri gitmişlerdir. Bütün dünyada fesat çıkarmak için tüm imkanlarını seferber eden Siyonist şebekenin 1 numaralı devleti olan ABD’den sayın cumhurbaşkanımız, sayın başbakanımız, sayın dışişleri bakanımız acaba ne umuyor? Clinton’ın dediği gibi ortaklaşa terörü bitirmeyi mi?!
Türkiye’min, asırlar boyunca dünyaya adalet, refah ve huzur dağıtmış, onuruyla yaşamış, başı daima dik durmuş milletimin yöneticilerinin öyle ya da böyle dünyayı fesada uğratan, zulüm ve gözyaşından başka hiçbir düşünceleri olmayan, gözlerini kan bürümüş bu Siyonist şebekenin temsilcileri ile buluşup sözde “çare” araması, onlardan medet umması kanıma dokunuyor. Evet, AKP Hükümetinin ve başındaki Recep Tayip Erdoğan’ın politikalarını tasvip etmiyorum. Türkiye’yi adım adım felakete sürükleyen adımlar attığını biliyorum. Tüm bunları yeri geldikçe eleştirip tepkimi gösteriyorum. Ama sonuçta her iki seçmenden birinin oyunu almış, milletimizin büyük lütfuna mahzar olmuş sayın Başbakanın ve diğer devlet yöneticilerinin ABD’ye, AB’ye bu kadar bağlı olmasını, ortak politikalar üretip sözde çözümler aramasını içime sindiremiyorum.
Milletimiz size bu kadar yüksek oy verirken acaba “gidin ABD’nin eli kanlı isimleri ile çözüm bulun!” diye mi oy verdi, yoksa içine düştüğümüz terör belasını ve diğer sorunları aşmak için gerçekçi, akılcı ve ileriyi gören adımlar atmanızı mı istedi?
Ey sayın cumhurbaşkanı, ey sayın başbakan, ey sayın dışişleri bakanı…
Üözümü ABD gibi küresel bir katilin temsilcileri ile çözemezsiniz! En kısa zamanda ülke içindeki sorunlar kadar dünya çapındaki sorunları çözmek için mutlaka D-8’i harekete geçirmek zorundasınız. Çünkü ABD, AB, İsrail ve batı medeniyeti topyekün Türkiye düşmanıdır. Bu düşmanlığından, biz onlar gibi olmadıkça vazgeçmeyecek. Karşı karşıya geldiğimizde yüzümüze güler görünecek, sevimli sözler sarfedecek. Ama arkamızdan kuyumuzu kazmaya ve bizi o kuyunun içine düşürmeye çalışmaya devam edecek. Çünkü “domuzdan post, gavurdan dost!” olmaz. Artık Türkiye için tehlike çanları daha güçlü çalmaya başladı. Bunu fark edemiyor musunuz? 5760 yıldır büyük hedefini gerçekleştirmek için pusuya yatmış İsrail, sabırsızlanıyor. Onun emir eri olmaktan zevk alan ABD yerinde duramıyor. Tüm bu dönen dolapları göremeyecek kadar gözlerinizi kapamış olamazsınız.
Derhal gittiğiniz bu yanlış yoldan geri dönün.
Milletin aslına geri dönün.
Milli siyaset anlayışına geri dönün.
Yoksa iş işten geçmiş olacak!...
başka emriniz varmıydı.ömründe cin ali serisi bile okmuş değilsiniz yazar kesildiniz başımıza.at gözlüklülerin sitesi