banner102

Toplumsal hayatımızın akışı içerisinde meydana gelen cinayet, darp, tecavüz, hırsızlık ve daha pek çok nitelikli suçlardan birinin vukua gelmesi sonucu, gündeme düşen olay hakkında sıcağı sıcağına kalem oynatmanın bazı tepkilere neden olabileceği ihtimal dışı değil. Ancak, ben, Özgecan Aslan cinayeti üzerine "yorum" yapacak değilim. Ayrıca başbakan gibi sorumlu makamlarda olan kişilerin, maktülenin adının bir parka verileceğini alel acele açıklamasını da doğru bulmadığımı belirtmek istiyorum. Bu iş bu kadar ucuz olmasa gerek.

Hukuki boyutu ve sosyal sonuçları bakımından çok ciddi bir problem olduğu açık olan, toplumdaki ahlaksızlıkların geldiği nokta, özellikle yasama ve yürütme konumundaki insanların konuyu acil eylem planına dâhil etmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Özgehan Aslan cinayeti ile ilgili medyaya yansıyan haberlerin özetine baktığımızda iki grup insanın çok aşırı diyebileceğimiz tepkilerini görmekteyiz. Bu durum bana 70 li yıllardan hatırladığım ve gerçek hayatta yaşanmış olan bir hikâyeyi hatırlattı. Hikaye şöyle: Sözü edilen yıllarda İmam Hatip Lisesinde çalışan bir öğretmen, Islama hakaret veya cehaletinin bir tezahürü olarak; "İslam’da belli bir miktar ve şartların oluşması durumunda hırsızlık yapanın kolunun kesileceği" hükmünü canice buluyor ve kabul etmiyordu. Bazı öğrencilerin, bu cezanın,"caydırıcılık" açısından doğru olduğu savunmalarını da dikkate almıyordu. İlerleyen günlerde aynı öğretmen hışımla sınıfa girdi ve başına gelen olayı öğrencileriyle paylaştı. Evi soyulmuştu ve ne yapacağını şaşırmış bir halde, o hırsızı yakaladığı takdirde lime lime doğrayacağını ve öldüreceğini söylüyordu. Öğrencilerden bir tanesi hemen cevabı yapıştırdı. Hocam siz ne yaptınız, bu canilik değil mi, sonuçta bir hırsızlık olayı. İslam hukuku sadece kolu keserken siz canilik diyerek karşı çıkıyordunuz. Şimdi ölüm cezasını verdiniz.

Üçüncü paragrafın başında temas ettiğimiz iki grup insandan birincisi, maktülenin ailesi ve yakınlarının verdiği haklı tepkidir ki, bu aşırı da olsa hepimizin eyvallah diyebileceği bir durumdur. "Ateş düştüğü yeri yakar" sözünü ancak böyle bir halle karşılaşanlar bilir. Fakat ikinci bir grup var ki, bu kişilerin her fırsatta sokağa çıkma eğilimli, her türlü olayı provoke etme alışkanlığı olan fırsatçı ve Türkiye’nin kimliğine yakışmayan istismarcılar olduğunu düşünüyorum. Son yıllarda yaşanan kadın cinayetlerinde, moda haline getirilen "cenazeyi" erkeklere taşıtmama gibi bir maskaralığın arkasında başka planları olduğunu sezinliyorum.

Elbette insanların taciz edilmeleri, ırz ve namuslarına el uzatılması ve öldürülmesinin cezasız kalmaması en büyük arzumuzdur. Suçluların çeşitli hafifletici sebepler ileri sürülerek hak ettikleri cezaları almayışı, veya şahısları ilgilendiren suçlardan hüküm giymiş mahkumların "af" edilerek salıverilmeleri kabul edilemez.

Basından öğrendiğimiz bilgilere göre ülkemizdeki cezaevlerinin doluluk oranı en üst düzeyde. Hatta bazı hapishaneler kapasitelerini hayli aşmış. Bu durum bize yasalarımızdaki caydırıcılığın olmayışının yanında "Müslüman"  Anadolu insanının neden bu denli suç makinesi haline geldiği sorusunu akla getiriyor. Bu zaviyeden baktığımızda, suçluların hak ettikleri cezaları alması gerektiğinden çok daha önemli olan, toplumun nasıl ve neden bu hale geldiğinin irdelenip buna çare bulunması önem arz etmektedir. Bu çerçevede; yasalar ne kadar caydırıcı olursa olsun, cezaların belirlenmesi o suçun işlenme ihtimalinin var olabileceği "mantığı" üzerine bina edilir. O halde suça giden yollarlı kapatmak için bazı önlemlerin alınması şarttır. İslam’da buna "seddi zerai" denir. Ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin giderilmesi. Toplumun manevi değerlerinin güçlendirilmesi, inanç ve örfünün törpülenmesinin önüne geçilmesi devletin görevidir. Selam hidayete erenlerin üzerine olsun.


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90