(Besmele hamdele ve Salveleden sonra)
İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. HÜ¢lbuki bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacak yerin (ebedÜ® hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır.(Ali İmran/14)
Müslümanlar’ı zillete düşüren en büyük tehlike hiç şüphesiz ki dünyayı sevmek olmuştur. Ahireti değil de geçici olan dünyayı o derecede sevmişiz ki uğruna maneviyatımızı kaybetme pahasına da olsa onu elde etmek için her türlü tavizi verme durumuna düşmüşüz.
Artık müslüman kanaat’ı unutmuş komşusunda ne varsa ihtiyaç olsun olmasın onu alabilmenin mücadelesini vermekte, bu uğurda helal haram gözetmeyerek, güdümlü füze gibi hedefine kilitlenmiş süratle ilerlemektedir. Artık bir hedefi vardır, daha çok kazanmak.
Hem bunu yaparken, şöyle bir savunma da yapmakta ve “Müslüman herşeyin en iyisine layıktır! Demektedir. İşte bu noktada asıl meselenin maddeten en iyiyi elde etmek olmadığını bu müslümana nasıl izah edebilirsiniz. HÜ¢lbuki ayni müslüman iş ibadete yanı kulluğa gelince en iyi olanı aramamaktadır.
Bu hususta hassasiyet gösteren kimseye de “çok derine dalmamak lazım” gibi basit ve komik tavsiyelerde bulunmaktadır.
Bu derecede dünya malına sahip olma hırsı bir müslümanda bulunursa o zaman taviz vermeyeceği hiçbir şeyi kalmaz.
Zaten kÜ¢firler de bunu çok iyi tesbit ettiklerinden dolayı çeşitli reklamlarla müslümanları (büyük, küçük, kadın erkek) daha çok tüketime alıştırmak için ellerinden gelen açık ya da gizli her türlü çalışmayı yapmaktadırlar. Mesela önce her şeyi yedirmek için yapılan çalışmalar neticesinde şişmanlayan müslümanı şimdide zayıflatmak için yapılan çalışmalar izlemektedir. Yani müslüman hayatında Allah resulu (sallallahu aleyhi ve sellem)’i ölçü almadığından tüccar kÜ¢firlerin ya da gafil müslüman tüccarların vazgeçilmez sömürü aracı olmaktadır.
Nitekim Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) "Ademoğlu karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır. Oysaki Ademoğlu için belini doğrultacak birkaç lokma yeterlidir. şayet mutlaka yemesi gerekiyorsa, o zaman (midesinin) üçte birini yemek, üçte birini su, üçte birini de nefes için ayırsın." (Tirmizi, Zühd, 47) buyurmuşlardır.
Her yönden aşırı tüketime alışmış müslüman fakirin halini anlamaktan uzaklaşmaktadır.
Bu durumdan daha ürkütücü olanı ise, rahatının bozulmaması için körleri ve sağırları oynamakta, yanı başında tecavüz edilen, öldürülen, yok edilmek istenen müslüman kardeşlerini savunmak biryana, bunun için savaşanları da kandırılmış macera perest kimseler olarak görmektedir. İşte böylece bitmek tükenmek bilmeyen dünya sevgisi bizi kutsallarımızdan bile taviz vermeye mecbur bırakmıştır. Allah’a emanet olunuz.
Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun.
Esselamu aleyküm ve rahmetullahi veberekatuh.
İnsanın manevi bir terbiye altına girmesi bu yola kulluk adına nefsını terbıye ve tezkıye gayretınde olmalı.maddı gucu olmayan hatta fakır olan ama buna rağmen dunya hırsını 10 zengıne bedel kardeşlerımızde var.insan madden ve manen gelişmeli.maddeyi en ıyı manayı idrak edenler kullanabilir.mevlam hakiki iman sahiplerini dunyanın en zengın insanları eylesın ınşallah.