banner102

İmtihan için dünyaya gönderilen insanoğlu, muhteşem bir nizam ile Yaratılmış ve aynı muhteşem bir düzen içerisinde hayatını sürdürmektedir. İnsanın içerisinde yer alan milyarlarca hücre, bir kural dâhilinde görevlerini yapmaktadırlar. Herhangi bir hücre kuralının dışına çıktığında insanın sağlığı tehlikeye girmektedir. Nasıl ki kalbimizin az bir süreliğine durduğunu varsayarsak, yaşayan bir varlığın ölümü gerçekleşir. Yani bir kural dâhilince insanoğlunun vücudu yaşam sürdürmektedir.

Basite alınan bir kural dahi aksadığında karşılığında sorunlar meydana geldiğini görmekteyiz. Misalen kış aylarında yaz aylarının elbisesini giysek ne olur? Tabi ki, vücudun çalışma düzeni bozulur ve sağlıksız vücut ortaya çıkar.

Nasıl ki bir insanın vücudu, içinde belirli bir kurallar dâhilinde yaşam sürdürüyorsa, bir toplumun sağlıklı yaşaması için de belirlenmiş kuralları olması gerekiyor. İnsan vücudunun kurallarını kayan mercii, toplum kurallarını koyan merci ile aynı olması gerekmektedir.  Çünkü, her ikisini de Yaratan aynı merciidir. Sağlıklı bir vücudun çalışma yönetimini bilen, sağlıklı toplumun yaşam yöntemini de bilir! Buna mukabil, her ikisinin de kuralları aynı merciden olması gerekmektedir.

Yeryüzünün kan ve gözyaşına maruz kalması, uygulanan kuralların olması gereken merciden alınmamasından kaynaklanmaktadır.

Halbuki huzurlu bir yaşam sürmek için belirli bir kuralların olması ve gereğince kullanılması gerekmektedir. Bu kurallar ilahi kullar olduğu zaman, eksiklik ve şaşma gibi bir tarafın da ortadan kalktığını görürüz. Çünkü Yaratıcımızın hata yapması imkânsızdır ve düşünülemez.

Pekala bu ilahi kuralları uyguladığımız zaman darağacının ne faydası olur?

Bu sorunun cevabını, ne geçmiş ecdadımızdan, nede günümüz despot yönetimlerinden alabiliriz. Ancak ve ancak insanlığın önderi Hz. Muhammed Mustafa (Sallahu Aleyhi Vesellem) efendimizden ve onun zamanındaki yönetimden alabiliriz. Fakat bu demek değildir ki, sonradan gelen hiçbir yönetimden bu denli bir örnek alamayız. Kur’an ve Sünnete göre yönetim anlayışı olan yönetimlerden tam olmasa da kısmi olarak örnekler alabiliriz.

İnsanlığın her iki hayat için eşsiz rehberi olan Kur’an-ı  Kerim’de “Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (bu hükme uyarak) korunursunuz.” ayeti var. Yani haksız yere öldürülen bir insanın aynı şekilde, yönetim(Devlet) tarafından öldürülmesi gerekiyor. Fakat öldürülen kişinin yakınları öldüreni affetmesi durumunda ise devletin bu kişi affetmesi gerekmektedir. Burada ki yetki öldürülen kişinin en yakınındadır. Kuralı uygulayacak devlet kesinlikle kendi kafasına göre uygulama yapamaz. Duygusal davranıp affetmesi, de düşünülemez. Affedecek kişi de öldürülenin varisidir.

Öldüren kişi aynı şekilde yönetim tarafından öldürüldüğü zaman, geride ne kan davası nede kin kalacak.  Sorun ortadan kalkacağı gibi, bu işi yapacaklara da güzel bir örnek teşkil edip caydırıcı bir uygulama olacaktır.

Ülkemizin doğu illerinde birçok yerde halen devam eden kan davaları, pasif ve bozuk kurallarla yönetim tarzı olan devletten kaynaklanmaktadır. İlahi kural olan kısas, uygulandığı zaman kan davasından eser kalmaz.

Bu kural uygulanmadığı için bir kişi ile başlayan öldürme olayları, töre, topluluk ve devlete kadar sıçramaktadır. Ferdi ilgilendiren bir öldürme olayı, ilahi kural ile çözülmediği zaman, toplumsal bir cinayete dönüşüyor.  Arkasından terör örgütü, devlet terörü ve uluslara arası terör ortaya çıkıyor.

Temelden çözülmeyen sorun dallanıp budaklandığında yüzeysel olarak çözülmeye çalışılıyor. Zehirli bir ağacın kökünü kesmesi gerekirken, dallarını buduyor ve kendisini ile halkını bu şekilde inandırıyor!

Adil bir düzen ile yönetilmeyen bu ülkemizde bir zamanlar İdam cezası vardı. Fakat pek etkili değildi. Çünkü yönetim adil olmayınca uygulanan idam adil olur mu?

Şimdi ise eskisi ile kıyaslayıp idam cezasını kaldırdılar. Kendilerince daha iyi bir iş yapmışız havasını estirdiler. Her isteyen istediği gibi adam öldürdüğü ülkemizde, 1 TL için de adam vuruluyor, trilyonlar içinde adam vuruluyor.

Parası olan paşalar gibi hapiste yatıp yine paşalar gibi çıkıyor, parası olmayanlarda hapiste kalarak cezasının bitmesini bekliyor. Hapisten çıkan yine aynı işi yapıp ağa paşa oluyor. Devletin önünde istediği gibi tehditler de savurabiliyor. Yani parası ve gücü olan istediği gibi at koşturuyor.

Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, 30 bin kişinin katili diye bilinen bir katil, siyasi bir kanal gibi devlet tarafından muhatap alınıp söz sahibi ediliyor. Üstelik bu yaptığından da pişman olduğunu söylemiyor. İslam bir kişiyi öldüren için kısas uygulamasını emrederken, bunda hayat vardır diyor. Ya bu bire-gafil yöneticiler, bu kadar şehit analarının hangisinden affetme iznini aldı da bu katili affediyor ve karşılıklı masaya oturuyor. Üstelik bir siyasi parti lideri hatta daha da ötesindeki bir insan gibi Türk halkına seslenerek selam gönderiyor. Sanki bir başbakan ulusa sesleniyor!!!

Yukarıda da belirttiğim gibi bu sorunların tam çözümü için Peygamberimizin (Sellahu Aleyhi Vesellem) hayatını ve devlet yönetim şeklini örnek almalıyız. Bunun dışındaki bütün yönetim şekillerinden ne fertlere nede topluma yarar gelmez. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90