banner102
Yahudilerin sürgün serüvenleri

Yahudiler, Roma’nın Kudüs valisini kandırarak İsa as’ın çarmıha gerilmesi kararını çıkartmışlardı. Sonradan gerçek niyetleri ortaya çıkınca; Romalılar, Kudüs’ün tamamını işgal ederek, birçoğunu öldürmüş, diğerlerini de sürgüne yollamışlardı.

Filistin’den sürgün olan Yahudiler, 70’le 135 yılları arasında dünyanın dört bir yanına dağıldılar. Bin yılı aşkın süre gittikleri ülkelerde pek de etkin bir rol oynamadılar. Fakat Mısır döneminden kalma bir takım inanç, gelenek ve alışkanlıklarının sözlü olarak ifade gördüğü Kabbala hakkında bazı kitap ve yazıtlar ortaya koydular. Tevrat’ı Kabala’ya uygun olarak yeniden yorumladı ve yazdılar…

Tevrat’ın Yoel kısmında Yahudilerden ülkelerinin ve halklarının acımasızca tarumar edilmesi mevzusunu gelecek nesillere aktarmaları isteniyor. “Bunu çocuklarınıza anlatın; Çocuklarınız kendi çocuklarına, Onların çocukları da bir sonraki kuşağa anlatsınlar.” deniyor. (Tevrat/Yoel–1/3)

Yine aynı kısımda Yahudilerin sürgüne gönderilmesi milli tanrıları Rab Yahve’nin oldukça ağırına gitmiş olacak ki hiddetine hâkim olamayarak kıyameti koparmak istemektedir. Bunun için kâhinlere ve diğer Yahudilere şöyle sesleniyor: “…Yaşlıları ve ülkede yaşayanların tümünü Tanrınız Rabbin tapınağına (Süleyman Mabedi’ne) toplayıp Rabbe yakarın… Eyvahlar olsun! Çünkü Rabbin günü yakındır. Her şeye gücü yetenin göndereceği yıkım gibi geliyor o gün.” (Tevrat/Yoel–1/14,15)

Yoel’in üçüncü bölümünde ise Tanrının kıyameti koparmasının yakın olduğu ve o gün Siyon Dağı’na oturarak halkına yaptıklarından dolayı diğer milletleri yargılayacağı böylelikle Yahudilerin öcünü alacağı anlatılıyor.

Rab Yahve, diyor ki: “O günler Yahuda ve Yeruşalim (Kudüs) halkını Sürgünden geri getirdiğimde, bütün ulusları toplayıp Yehoşafat (Yargı) Vadisi'ne indireceğim. Mirasım olan İsrail halkını uluslararasına dağıttıkları ve ülkemi bölüştükleri için onları orada yargılayacağım… (Tevrat/Yoel–3/1,2)

Yargıladıktan sonra da şiddetle cezalandıracağına dair tehdit ediyor ve Yahudilere yaptıklarından dolayı: “…Onlara yaptığınızı kendi başınıza getireceğim.” diyor. (Tevrat/Yoel–3/7)  O gün Yahudilere de; “…Savaşa hazırlanın, yiğitlerinizi harekete geçirin. Bütün savaşçılarınız toplanıp saldırıya geçsin.” diye sesleniyor. (Tevrat/Yoel–3/9)    

Devamında ise kıyametin nasıl kopacağı, Yahudilerin ve diğer halkların akıbetinin ne olacağından şöyle bahsediyor: “...Yargı vadisinde Rab'bin günü yaklaştı. Güneş ve ay kararıyor, yıldızların parıltısı görünmez oluyor. Rab Siyon'dan kükreyecek, Yeruşalim'den gürleyecek. Gök ve yer sarsılacak. Ama Rab, kendi halkı için sığınak, İsrailliler için kale olacak. O zaman bileceksiniz ki, Siyon'da, kutsal dağımda oturan Tanrınız Rab benim. Yeruşalim kutsal olacak; Yabancılar bir daha orayı ele geçiremeyecek. O gün dağlardan tatlı şarap damlayacak; Tepelerde süt, Yahuda derelerinde su akacak. Rab'bin Tapınağı'ndan çıkan bir pınar Şittim (Akasyalar) Vadisi'ni sulayacak. Ama Mısır viraneye, Edom ıssız çöle dönecek. Çünkü Yahudalılar'ın ülkesine saldırıp Suçsuz insanların kanını döktüler. Oysa Yahuda sonsuza dek yaşayacak. Yeruşalim kuşaktan kuşağa sürecek.” (Tevrat/Yoel–3/14–20)    

Evet, Tevrat’ın öğretileri sürgündeki Yahudileri bir takım kararlar almaya zorluyordu. Zamanla çeşitli fitneler üreterek bulundukları ülkelerin içişlerini karıştırdılar. Binli yıllarda fitneleri oldukça tehlikeli boyutlara ulaştı ki bu sebepten 1290’da İngiltere’den, 1394’de Fransa’dan ve 1492’de de İspanya’dan kovuldular…

Yahudiler Tanrı Yahve’yi kıyamete zorluyorlar.

İspanya’da 731’le 1236 yılları arasında Müslüman Endülüs Emevi Devleti hüküm sürmüştü. Emeviler, ilimde, teknolojide ve sanatta oldukça ilerlemişlerdi. Yahudiler, kendi ifadeleriyle en parlak dönemlerini Endülüs Emevi Devleti döneminde yaşamışlardı.

Buna rağmen, o dönem Endülüs’de yaşayan Yahudiler, bir taraftan Endülüs Devletini yıkma planları yapıp, diğer taraftan Kabbala ve muharref Tevrat’ın emirleri doğrultusunda yeni kararlar aldılar. Yukarıda Tevrat’tan aktarıldığı gibi kıyamet koptuğunda diğer bütün halklar ölecek ve Yahudiler sonsuza kadar refah içinde yaşayacaklardı. Peki, kıyamet ne zaman kopacak ve Yahudiler ne zaman huzura kavuşacak?

Bunun için Yahudi din adamları (Hahamlar) bir araya gelerek, durumu enine boyuna değerlendirdiler. Netice itibariyle bekledikleri bu hadiselerin gerçekleşmesini şu üç şarta bağladılar. Bütün Yahudiler toplanıp, Filistin’e yerleşecek, Süleyman Mabedi yeniden inşa edilecek ve Fırat ile Nil arasındaki topraklara büyük İsrail Devleti kurulacak. Yani Arz-ı Mevud gerçekleşecek.    

Bir kısım haham, “Bunu zamana bırakacağız ve Tanrı’nın kıyameti koparmasını bekleyeceğiz” dediler. Diğer bir kısmı da “Hayır biz bu şartları bir an evvel gerçekleştirirsek, Kıyamet’i koparması için Tanrı’nın elini çabuk tutmasını sağlarız” dediler… Tartışmalar neticesinde bu ikinci görüş ağır bastı ve uygulama safhasına geldiler.

Yahudilerin yeniden Filistin’e yerleşme planları

1236 yılına gelindiğinde Müslüman Endülüs Emevi Devleti yıkıldı. İspanya’da artık Hıristiyanların hâkimiyeti vardı. Önceleri var olan küçük krallıklar 15. yy’ın ikinci yarısında birleşerek İspanya Krallığı’nı kurdular. İspanya monarşisi kendisini güçlendirmek için katolisizm ve milliyetçilik üzerine bir takım söylemler geliştirdi. O sırada üst düzey birçok Yahudi kendi emniyetleri için din değiştirmişler ve “dönme (conversos)” olmuşlardı.

Yahudiler, dünyaya dağılmış diğer Yahudileri bir şekilde Filistin’de toplayabileceklerini ancak Hindistan’dakilere ulaşmanın oldukça güç olduğunu düşünüyorlardı. Bunun için 15. yy’ın sonlarına doğru İspanya Kralı Ferdinant’ı “Hindistan’dan gemiler dolusu altın getireceğiz.” diye kandırarak, yardım istediler. Nihayet, aynı zamanda bir Yahudi olan Kristof Kolomb’un öncülüğünde bir donanmayla Hindistan’a gitmek üzere Atlas Okyanus’a açıldılar… Üç ay sonra Hindistan zannederek Amerika kıtasına çıktılar. (11 Ekim 1492, böylelikle Amerika Kıtası tesadüfen keşfedilmiş oldu. Ama onlar hala orayı Hindistan olarak düşünüyorlardı.) Yaklaşık dokuz ay sonra İspanya’ya eli boş dönülünce Kral Ferdinant aldatıldığını anladı ve Yahudilere soykırım uygulamaya başladı.

Yahudilerin Osmanlı dönemi

Durumun vahameti karşısında Osmanlı Yahudileri, dönemin Padişahı Sultan 2. Beyazıt’tan yardım istediler. İslam’ın kucaklayıcılığı ve padişahın merhamet duyguları onlar için kurtuluş kapısıydı. Böylelikle İspanya Yahudileri, Selanik, İzmir ve İstanbul başta olmak üzere getirilip Osmanlı’nın muhtelif şehirlerine yerleştirildiler.

Osmanlı’ya minnet duyguları besleyeceklerine nankörlüklerine devam ettiler ve ülkeyi alttan alta oymaya başladılar. 1666’da Sabatay Sevi ismindeki İzmirli bir Yahudi kendisini Mesih ilan etti. Dönemin Padişahı 4. Mehmet, sarayda bu sahte Mesih’in sahtekârlığını ortaya çıkarmak için sınava tabii tuttu. Sahtekârlığı anlaşılıp, öldürüleceğini anlayınca şahadet getirerek bu defa da sahte Müslüman oldu. Diğer Yahudilere de dininden dönmediğini kendilerinin de bu yöntemi kullanmalarını tavsiye etti. İşte Türkiye’de Sabatayistler diye isimlendirilen bu dönmeler, gerek Osmanlı ve gerekse Cumhuriyet döneminde gerçek kimliklerini gizleyerek hep yönetim kademelerinde söz sahibi ola geldiler.

Yahudiler, bir yandan Osmanlı’yı sürekli içten içe zayıflatma, bir yandan da Filistin’e yerleşme planlarına devam ediyorlardı. 1897’de Teodor Herzel ismindeki Avusturyalı bir Yahudi, aracılığıyla dönemin Padişahı 2. Abdulhamit’den Filistin’den toprak talebinde bulundular. Ancak Padişah’tan beklediklerini bulamayınca Basel’de topladıkları Yahudi kongresinde şu üç stratejik kararı aldılar. Abdulhamit Han tahttan indirilecek ve Osmanlı devleti yıkılacak. Elli seneye kadar İsrail Devleti kurulacak. 100 seneye kadar da İslam yok edilecek. Çevirdikleri çeşitli entrikalar neticesinde ilk iki hedefleri gerçekleşti. Ancak üçüncü hedeflerinde bugün itibariyle muvaffak olmuş değiller.

Üçüncü hedefleri aslında Endülüs Emevi Devleti döneminde aldıkları kararlarıyla alakalıdır. Ancak görünen o ki henüz bu kararlardan gerçekleşen yok. Yani henüz bütün Yahudiler Filistin’e yerleşmediler, Henüz Mescid-i Aksa yıkılıp yerine Süleyman Mabedi kurulmadı ve henüz Arz-ı Mevud gerçekleşmedi. Bugün itibariyle Evanjelistler’den aldıkları destekle emellerini gerçekleştirme yolunda hızla devam ediyorlar. Cahil kafaların ürettiği Kabbala ve Muharref Tevrat’ın emirlerini gerçekleştirme adına insanlığın dünyasını zindan ediyor ve adım adım bir felaketin içine sürüklüyorlar. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90