Bundan birkaç yıl önce bir
yurt turu gezisinde kendisinden iş isteyen gence Başbakan Erdoğan’ın “git
taşını sık suyunu çıkar!” dediği günleri hatırlayanınız var mı bilmiyorum.
Ama o günden bugüne Türkiye’nin işsiz gençlerinin umutsuzluğu günden güne
artmış durumda. Ve hala artmaya devam ediyor. Başbakanın kendinden iş isteyen
genci azarlarken, yine kendisinden devletin en yağlı kurumlarını isteyen yabancı
sermaye “azar” değil gülücükler dağıttığı günler… Galataların “port” olup
satıldığı, Türk Telekom gibi dünyanın geleceği en parlak kurumunun kasasında
milyar dolarlık karla kelepir fiyata peşkeş çekildiği günlerden bu yana
değişen, sadece satacak milli kurum olmaması olsa gerek.
Geçtiğimiz
hafta KPSS atamalarının sonuçları ÜSYM tarafından açıklandı. ÜSYM verilerine
göre iş bulma umuduyla kamudaki kadrolara başvuran 778.579 adaydan sadece
6.447’si bir kamu kurumuna yerleşebildi. Evet yanlış duymadınız. Koskoca
Türkiye Cumhuriyeti’nin KPSS ile istihdam edebildiği genç sayısı sadece 6.447
kişi! Kayıtlı genç işsiz sayısının yüzde 30’lara vurduğu (kayıtsız olanlar
Allah bilir kaçtır) bu korkunç tablo içersinde pembe tablolar çizmek herhalde
tuzu kuru AKP’li başbakan ve bakanlara özgü olsa gerek! Bu kadar vahim bir
tablo altında devleti yöneten siyasi kadroların elinin-kolunun kıpırdamaması
hayretin ötesinde düşündürücü. Çünkü yabancı sermayeyi ister Yahudi olsun,
ister Hristiyan olsun öpüp başının üstüne koyduğunu ballandıra ballandıra
anlatan sayın başbakan, bu memleketin öz evladına git başımdan dercesine “git
taşın suyunu çıkar!” demesinin başka bir izahı yok.
Elinden tutanı, arkasından destekleyeni yok. Ama en kötüsü de para baronu Yahudi ve Hristiyan sermayesi kadar değer verilmemesi. Bugün Türkiye’yi yöneten siyasi zihniyet, faize ayırdığının yarısı kadar bile işsizliğin çözümüne yönelik yatırıma pay ayırsa kısa vadede işsizliğin önünü alır.
Alır da neden bu siyasi zihniyet bunu istemiyor? Neden gençliğin umutlarının KPSS sonuçlarında erimesine göz yumuyor.
Cevabı sırtı pek, karnı tok
bir memleket evlatlarıının “bu ülke nasıl yöneltiyor?” sorusuna kafa yormasını
engellemek istemeleri olabilir mi? Bizi yönetenlerin hangi vahşi kapitalist
politikalarla Türkiye’yi kıskaç içine sokmak isteyenlerin ekmeğine yağ
sürmelerini görmelerini istememeleri olabilir mi? Ya da Türkiye’yi tarihsel
misyonunun dışına çıkartmak isteyen kürsel siyonizmin asıl oyununu fark
etmesini engellemek olabilir mi?
Siyonizmin 100 yıl önce
Türkiye için biçtiği plan bu!
Hayır!
Bu
bizim kaderimiz değil. Biz büyük bir tarihin, büyük bir ecdadın evladıyız.
Atalarımız yüzyıllarca bu topraklarda ve dünya coğrafyasında adaletle,
ihtişamla, onur ve vakarla dünyaya örnek oldu. Ve onların torunları olan
bizler, üzerimize giydirilmeye çalışılan bu yabancı elbiseye, kirli ve kokuşmuş
gömleğe itiraz ediyoruz. Bize hiç kimsenin, hiçbir odağın tarihsel,
ahlaki-manevi ve doğal kimliğimizin dışında başka bir elbise giydirmesine
sessiz kalamayız. Umutlarımızı, geleceğimizi yoketmek isteyen, bizleri
küresel siyonizmin önünde av etmek isteyen dış güçlerin ve onların ülke
içindeki uzantılarının bu oyunlarını alet olamayız.
Biz aslımıza, gerçek kimliğimize dönmek, hedefimiz olan “Büyük Türkiye ve adil bir dünyayı” kurmak için ne gerekiyorsa onu yapmalıyız.
O nedenle ilk olarak bize
işsizliği kader, faiz-borç batağında debelenmeyi reel-politik gören bu siyasi
zihniyetin varlığına ilk seçimde son vermeliyiz. Ona tanıdığımız 10 yıllık
süreyi hoyratça kullanıp, yabancı sermayeyi mest edip, ülkenin garip
evlatlarını tek kalemde azarlamayı mübah gören Recep Tayyip Erdoğan’ı ve onun
siyasi kadrolarını ülkenin milli çıkarları için kırmızı kartla cezalandırıp
oyun dışına itmeliyiz!
Türkiye’nin gerçek anlamda
ayağa kalkması halkın içinden görünüp aksi işler yapan iktidarlar ile değil,
halkın içinden ve halk için siyaset yapan, halkın sorunlarını çözdüğünü daha
önce tekraren kanıtlamış, Büyük Türkiye idealine sıkı sıkıya sarılmış,
dünyanın beklediği adalet ve huzuru tesis edecek siyasi kadrolarla mümkündür.
"Bize hiç kimsenin, hiçbir odağın tarihsel, ahlaki-manevi ve doğal kimliğimizin dışında başka bir elbise giydirmesine sessiz kalamayız. Umutlarımızı, geleceğimizi yoketmek isteyen, bizleri küresel siyonizmin önünde av etmek isteyen dış güçlerin ve onların ülke içindeki uzantılarının bu oyunlarını alet olamayız" dedin Hamitcimm.. Fazla dallanıp budaklanmasan da kendi burnunun dibin Of'un değerleri ile dalga geçenlerle bir mücadele etsen nasıl olur.. Ondan sonra Türkiye'ye ve küresel dünyaya bir el atarsınız ama önce kapınızın önünü bir temizleyin bakalım.. Of'ta ahlaki, tarihsel ve geleneksel tahribat yapmak isteyenler var biliyosun.. Yazındaki samimiyete binaen bunlara karşı senden ve senin gibi düşünenlerden bir icraat bekleriz