Nereden nereye…
Hayaldi gerçek oldu diyor ya Başbakan Erdoğan sık sık seçim süreçlerinde, işte aynen öyle. Ama bu hayal değil, kabus. Ve kabus maalesef gerçek oldu.
Ne garip ironidirki, Türk bayrağını seçim malzemesi yapıp YSK’dan “ceza” yiyen AKP Hükümeti, şimdi o bayrakla imtihan oluyor. Bayrağı seçim malzemesi yapıp gönderde tutmak kolay, mesele böyle zamanlarda o bayrağın gönderde kalabilmesini sağlamak.
Aslında bu işin bu noktaya varacağını, “çözüm” diye önümüze konan İsrail-ABD-AB ortak yapımı bu proje daha ilk çıktığında söylemiştik. Türk askerini “despot ve zalim!” olarak bellemiş adamları, milletle hiçbir ahlaki temelde birleşmemiş ve kendini seks işçisi diye tanıtan sözde sanatçıları, terörist başını mahlas isimlerle öven aydın diye geçinen hainler “akil adam” diye önümüze sürüldüğünde bugün olanlar o günlerden belliydi. Terörist başı, bebek katili cani; muhatap alınacak adam, müzakere edilecek zat olarak AKP tarafından ifşa edildiğinde de, “teröristle görüştüğümüzü söyleyen şerefsizdir” dedikten sonra yalanı gün gibi ortaya çıkan başbakanın hiçbir şey olmamış gibi davranmasından belliydi herşey. Ama “analar ağlamayacak, kan dökülmeyecek” diye diye, çözüm diye diye uyutttular bizi. Hem de ne uyutma!
Koskoca devlet, bir avuç eşkıya bozuntusu ile muhatap edilir oldu. Rize’de HES protestosu yaparken ağzı-burnu dağıtılan Havva teyze suçlu olurken, yol kesen eşkıya suçsuz belletildi! Çocukları dağa kaldırılan analar feryat ederken, bu ülkeyi yönetenler terör örgütünün siyasi kanadından merhamet dilenir hale geldi.
Ne uğruna!
Hiç öteye beriye suçu atma sayın Başbakan. Eğer o bayrak, o bayrağı canı pahasına korumayı görev addetmiş Mehmetçiğin kalbinden sökülüp alınabiliyorsa burada birinci suçlu sensin! Evet orada görev yapan erinden, komutanına kadar o bayrağa sahip çıkamamak suçtur, gereği de yapılmalıdır. Ama o bayrağı canı pahasına korumayı görev addetmiş asker, aman çözüm süreci sekteye uğramasın diye bu hale getirilip pasifize olmuşsa bunda ilk suçlu sensin. Bu ülkenin şehirlerarası karayolları günlerce terör örgütünün kontrolünde kalıyor da müdahale ettirmiyorsan, hainler, alçaklar “ya Öcalan’ı çıkartır ve bize özerklik verirsiniz ya da karşılığına katlanırsınız” deyip tehditler savururken sessiz kalıyorsan, “pkk ile görüştüğümüzü iddia eden şerefsizdir!” diye ahkam kesip, görüşmeler ortaya çıktığında “evet benim adamlarım görüştü” diyorsan sakın ha bayrağın gönderden indirildiği askeri birlikteki askerleri de, komutanları da suçlama! Çünkü senin kırdığın çamlar, attığın basiretsiz adımlar nedeniyle yolaçtığın yanlışlar daha büyük vahametler içeriyor.
Bu son olaylar göstermiştirki Türkiye Cumhuriyetinin 13. Cumhurbaşkanı olmaya en son layık olabileceklerden birisi de Başbakan Erdoğan’dır. Çünkü Cumhurbaşkanı aynı zamanda “başkomutan” sıfatını da taşır. Ve hiçbir başkomutan bayrağının gönderden çekilmesi anlamı içeren işler yapmaz, buna zemin hazırlayacak işlerden uzak durur, bayrağına uzanan ellere tolerans tanımaz.
Biz sanıyordukki birileri sadece “paraları sıfırlama” derdi ile yanıp tutuşuyordu.
Halbuki devletin itibarı da sıfırlanmaya başlanmış! Bu millet kendi vergilerinin, dişinden tırnağından artırdıklarının sıfırlanmasına belki susar da; onur ve haysiyeti, özgürlük ve bağımsızlığının sıfırlanmasına dayanamaz.
Bu böyle biline..
bu saf insanlar olduğu müddetçe başımıza bunlardan dahada beter işler gelecek.