banner102

Hemen dedimse yani en kısa zamanda. Kimine göre hemen de olabilir, kiminde de biraz zaman alabilir. Önemli olan işe hemen başlamaktır. Yani herkes kendini düzeltmeye hemen şu anda başlamalıdır. “Ben zaten düzgünüm.” demeden.

“Ben âlimim, falan zalimdir.” ya da “Ben aydınım, falan cahildir.” demeden. Böyle düşünen veya diyen varsa bilsin ki bu nefistendir ve nefis de şeytanla her daim işbirliği içerisindedir. Malum Şeytan’ın işi de biz insanları hak yoldan saptırmaktır.

O halde şeytana fırsat vermeden ve nefsimizin heva ve hevesine kapılmadan, bismillah deyip işe başlayalım. Ne mi yapacağız? ... Öncelikle yüce Allah’ın bir ayetini zikredelim. Çıkış noktamız bu olsun.

‘Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah, size yaptıklarınızı haber verecektir.’ (Maide/105)

Gayet açık değil mi? Biz kendimizi düzeltmemiz lazım. Zaten geçmişte de bugün de insan hep kendi günahlarının cezasını çekiyor. “Ben gayet iyiyim, sen merak etme, ben herhangi bir ceza da çekmedim.” diyenler olacaktır.

Tabii bu dünya oyalanma dünyası aynı zamanda. Yani kimi imtihan dünyası olduğunu bilir ve hayatına ona göre yön verir. Kimi vur patlasın çal oynasın oyalanır durur. Hani derler ya ‘Malda yalan mülk de yalan var biraz da sen oyalan.’

Bir dünya da zengin de olsan, göçtüğünde kefenine dahi kendi paranı harcamıyorlar. İnsan öte tarafa sadece amel defterleriyle gidiyor. Orada ne varsa bir bir mizan terazisine konuluyor. Yani demem o ki; orada herkes enine boyuna hesaba çekiliyor.

Tabii ‘safsata bunlar’ diyenler de olacaktır. Peki, ya değilse! Yani safsata olmadığını görmek için insanın az biraz şu kâinatı yani zerreden kürreye varlığı, okuması gerekir... Mensubu olduğu İslam’ı biraz araştırması gerekir... Yaratıcıyı bilmesi gerekir...

Sırt dönmekle gerçekler yok olmuyor ki. Sırt dönen sadece göremiyor o kadar. Huzur-u İlâhi’de pişman olunacak ama bir işe yaramayacak. Orası, dönüşü olmayan ve pişmanlıkların kaile alınmadığı yerdir. Orada hem bahtiyarların ve hem de bedbahtların ebedi kalacakları yurtlar vardır.

“Tamam, ben tatmin oldum, sen haklı olabilirsin, hadi bakalım bir yol göster de kendimizi bulalım.” diyecek olursanız şayet, “Ne haddime canım! Ben, sadece yol göstericilerin, gösterdikleri yoldan gitmeye gayret eden aciz bir kulum. Hadi gelin hep birlikte aynı yolda yürüyelim.” diyebilirim.

O halde madem karar verdiniz. Başlayacağımız nokta Yüce Allah’ın Kelamı Kur’an’ı Kerim ve Hz. Peygamberin sünnetidir. Gerisi nasılsa gelir. Elbette ki nasıllarınız, nedenleriniz olacaktır. Lakin ancak ve tabii ki Kur’an ve sünnette sizi rahatlatacak cevap mutlak surette bulacaksınız.

Evet, biz bir kuluz ve bizi yaratan bir yaratıcımız var. Bunda en ufak bir tereddütümüz olmamalı. Olursa, ebedi ateşten kurtulma ihtimalimiz de yok demektir. Elbette ki bu âlem ve de onun içindekiler kendiliğinden var olmadı.

Nasıl ki en basit bir yapının mesela bir bardağın dahi kendiliğinden olma ihtimaline inanmıyorsak, şu uçsuz bucaksız Kâinat’ın ve de içerisinde olanların da kendiliğinden olma ihtimalinin olamayacağını kabullenmeliyiz.

Bu aşamayı hallettikten sonra kulluğun istikameti olan iman hususuna geçmeliyiz. Bilindiği gibi İslam dininin mensubu olabilmek Kelime-i Tevhit’den (Allah’tan başka ilah yoktur ve Hz. Muhammed (Salallahu Aleyhi Vesellem) onun elçisidir.) geçer. Söyleyip kalben tasdik etmek gerek.

Elbette ve elhamdülillah hepimiz Müslüman’ız ve şehadet (Eşhedu elle’ilahe illalah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resuluhu.) getirerek İslam’ı seçmişiz. Ancak kuluz ve her daim büyük-küçük günah işleyebiliyoruz. Bundan dolayı da bol bol tövbe istiğfarda bulunalım.

Sonra kulluğun yörüngesi olan namaz, oruç, hac, zekât vs. vazifelerimizi ifade edelim. Yaratıcımız bunu böyle istiyor. Hoş onun bizim ibadetimize ihtiyacı yok. Bunlara bizim ihtiyacımız var. Dedim ya bunlar bizim yörüngemiz. Allah muhafaza yörüngeden çıkınca insan olmanın boyutu da değişiyor!..

Değil midir ki Yüce Allah: ‘Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık.’ (Kamer/49) buyuruyor. İşte kulluğun dengesi de Yüce Allahın emir ve yasaklarını yerine getirmekle sağlanır. Düşünsenize dünya yörüngesinden milim sapsa... Neyse ki biz birer gezegen değiliz ve tövbe kapısı her daim açık.

Yüce Allah her kuluna tövbeyi ve kulluk yörüngesinde yürümeyi nasip eylesin!..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner90