Müslüman dünyayı oluşturan İslami yaklaşım söz konusu olduğunda söz konusu durumun aksini görürüz. Batı'dakinin aksine Müslüman dünyada çizilen insanda kasın, gençliğin,gücün yerini irfan,tecrübe ve ilim almaktadır. Bu söz konusu durumu Müslüman sanatlarında görebiliriz. İnsana bakış farklılığının sonucunda ortaya çıkan insan tipi farklılığı insana değer veren medeniyet değerinden kaynaklanır. Aynı medeniyet değerinin insana yüklediği anlam sonucunda, insan maddi unsurlarından daha öte bir yapıya bürünür. Bu yapı sayesinde insan, hayatında şekilden öteye geçerek düşünce ve toplumsal yaşamını belirleyen dini kurallar tarafından çizilen duruşa sahip olur. Duruş dediğimiz kavram sayesinde insan kendine değer katan ruh, fikir ve eylem ile örülür. Müslüman bu üç temel faktörlerin sayesinde hangi zaman dilimi içerisinde bulunursa o zamanın güncel algılarıyla karşı karşıya gelse de duruşunu kaybetmez. İbrahim-i duruş dediğimiz kavram bu sebeple kendi zamanında da geçerlidir içinde yaşadığımız bu zaman içerisinde de geçerlidir. İnanç dünyamıza baktığımızda Peygamber Efendimiz(s.a.v)'i örnek almak istediğimiz zaman onun duruşunu yaşarız. Muhammedi şekil değil Muhammedi duruştur söz konusu olan. Onun dış görünüşünü burada şekil olarak ele alınamaz. Zira O, dış görünüşüyle de duruşa sahiptir. Hiç bir şekilde diğer din ve inanışlara sahip insanlara benzememek sünneti gibi.
Sahip olduğu duruş sonucunda, Müslüman sorumluluklar ile karşılaşmaktadır. Ümmetin ve insanlığın acılarını, mutluluğunu, sorunlarını sahiplenerek duruşunun gereğini yerine getirir. Kendi yaşamında hapsolmayan Müslüman, başörtüsüyle sınava girdiği için sevinirken yanı başında mensubu olduğu ümmetin kadınlarının yaşadığı ahlaksız muamelelerden de acı duymak zorundadır. Eğer bu acı yoksa, duruş sahibi olmadığı gerçektir, aynı zamanda güçlü bir iman anlayışına sahip olmadığını da söyleyebiliriz. İnsanlığın gitgide eridiği çağdaş(!) dünyada mazlumlardan habersiz ve rahat bir hayat süren bir insan Müslüman duruşuna asla sahip değildir. Burada duruşun yüklediği vazife sözü aşarak eyleme dökme gayreti de istemektedir. Bir binanın tuğlaları olmak için bizden istenen şekil değil duruştur. Duruş sayesinde insan kardeşinin elini tutar, kardeşini zor durumundan kurtulmasına yardımcı olur. İmanın gereği de göstergesi de budur.
Kınayıcının kınamasından korkmadan,insanı ezen sistemlere esir olmadan yaşamamızı sağlayacak Muhammedi duruşun dirilişine ihtiyacımız vardır. Bilelim ki yapıyor gibi görünmek olan şekil bizden değildir.