Önümüzde bir final maçı var. Muhalefet, bu maça ortak bir kadroyla çıkıyor.Yeni takımın sağ kanadını MHP sol kanadını da CHP oluşturuyor. Bu haliyle daha evvel antrenman yapmadıkları için de topu alan kendi kanadından rakip sahaya giriyor. Sağ kanadın forveti Sayın Bahçeli, oyuna hep şaşı bakıyor. Kaleye şut çekmek adına sürekli topu auta atıyor. Bir anlamda ıskalıyor. Sol kanadın forveti ise Sayın Kılıçdaroğlu. Oda hep ofsayda düşüyor.
Sayın İhsanoğlu’nu sorarsanız, onu da güya santrfor diye takıma transfer ettiler.Taktılar mı koluna da kaptanlık bandını? Hadi bakalım kur oyununu… Adamcağız ömründe hiç yeşil saha görmemiş ki. Ne maçtan anlıyor ne taktikten. Ne oyun kurabiliyor ne de gole gidebiliyor. Orta sahanın ortasında dönüp duruyor. Gol atmak kim Sayın İhsanoğlu kim.
Yani anlayacağınız Muhalefetin takımında beyhude bir çırpınış var. Demem o ki bu birliktelikten mutlu sona varılamaz. Şu kadarını da söyleyeyim ki bu maçın akıbeti olsa olsa Brezilya-Almanya maçının sonucu gibi olur.
Beyler; sanırım aklınız eskiye gitti. Cumhurbaşkanını artık cumhur yani millet seçiyor. O zaman ona gitmek gerekir. Bunun için de söz bilmek, sohbet etmek gerekir. Ismarlamayla kız vermiyorlar adama. Bu Millet ayağına giden siyasetçiyi sever.
Rakip AKP’ye gelince, o, adeta meydanı boş bulmuş, at koşturup duruyor. Oldukça antrenmanlı ve sahanın her yerine hâkim. Rakipten yana da rahat. Nasılsa gelene geç diyor. Takım kaptanı her şeyin farkında ve rakip kale önünden hiç çıkmıyor. Diğer oyuncuları ise kendi yarı sahasında etten duvar örmüşler, yar yarabilirsen. Gelen topları sürekli ileri gönderiyorlar.
Bana sorarsanız bu maç seyircinin gözünü boyamaktan başka bir şey değil. Her şey ayarlanmış, formalite bir maç. Tabii taktiğin nereden geldiğini de bilmediğimizi sanmasınlar… Her iki takım da aynı kaynaktan beslendiği besbelli. Sen şunu yapacaksın, sen de bunu. gibi…
Beyler! Beyler! Lütfen kendinize geliniz. Burası ne futbol sahası, ne de siz futbolcusunuz. Bu millete futbol takımı tutar gibi partizanlık yaptırıyorsunuz… Etmeyin, tutmayın, bu yaptıklarınız doğru değil. Burası Türkiye ve sizler de Ümmetin ve Milletin menfaatleri doğrultusunda mücadele vermek için bu Milletten vekâlet almış koca koca adamlarsınız. Memleket meseleleri top oynar gibi halledilemez. Lütfen incir kabuğunu doldurmaz meselelerle ülkenin gündemini işgal etmeyin. Yok, hırsız hırladı, yok arsız mırladı, yok namus elden gitti, yok şu yok bu…
…
Ey Millet!
Ben biliyorum ki onlara ne desem de faydasız. Tutturmuş bir yol gidiyorlar. Ama ben asıl sana şaşıyorum. Nasıl olaylara bu kadar yüzeysel bakıyorsun. Doğrusu bu tutumu sana hiç ama hiç yakıştırmıyorum. Sen ki, bin yıldır İslam’ın sancaktarlığını yapmakta olan şanlı bir Milletsin… Sen ki “Mümin bir delikten iki kez ısırılmaz.” diyen bir rahmet peygamberinin ümmetisin… Adamların niyetleri ortada. Ne dolap dönüyorsa emin ol hepsi de danışıklı. Zira dedik ya taktik aynı kaynaktan geliyor ve o kaynak da (yine kızacaksın ama) dış mihraklardır. Emin ol bizim saflığımızdan faydalanıyorlar.
Baksanıza Kılıçdaroğlu, ne söylese kendine dönüyor. Başbakan da uyanık o ne söylese anında kapak yapıyor. Hâlbuki kapak olmayacak yüzlerce dile getirilecek mevzuu var. Ne hikmetse onları sormaya yanaşmıyor. Hırsızdan Cumhurbaşkanı adayı olmaz diyor, başbakan da “Bunun için mi aday olmadı.” diyor. “Yalancıdan aday olmaz.” diyor, “Bundan dolayı mı aday olmadı.” diyor. Ne dese kendisine kapak oluyor. Sanki adeta: “Bakın işte bunlar benim özelliklerimdir.” diyor.
Bahçeli ise ayrı telden çalıyor. Esiyor gürlüyor, kendi söylüyor kendi dinliyor. Kendi çalıp kendi oynuyor. Başka da bildiği yok. Bizim oğlan bina okur, döner döner yine okur.
Ya bunlar siyaset bilmiyor ya da oyun içinde oyun var. Ama benim bildiğim bir şey var ki o da ‘kandırılıyoruz’ vesselam.
Eğer birilerini zorda bırakacak sorular sormak istiyorsanız, bu kendinize kapak olacak sorularla olmaz…
Neyse bu konuyu da bir sonraki yazıda ele alalım…
yanı oylar başbakana diyosunuz.ok.yes