Sözde Ermeni soykırım kararları bir anda parlamentolardan geçmeye başladı. Türkiye, yeni bir kıskaca alınmak isteniyor. Osmanlı'nın son dönemlerinde halkın huzuru için yapılan tehcir bitmek bilmeyen bir nefretle çarptılarak batı ülkelerinin parlamentolarında 'soykırım' gibi bir ifadeyle yasalaştırılmaya başlandı. Sözde Ermeni soykırım tasarısı son dalgada önce ABD Temsilciler meclisinde, ardından çok geçmeden İsveç parlamentosunda geçirildi . Ve çember gittikçe büyüyecek gibi gözüküyor. Türkiye "bazı hesaplar" doğrultusunda hizaya getirilmeye çalışılıyor.
Peki bu noktaya nasıl gelindi?
Geçtiğimiz yıl Obama'nın ABD Başkanı seçildikten sonra ilk ziyaretini Türkiye'ye yaptığını hepimiz hatırlıyoruz. Ziyaretin asıl amacı İslam Dünyasında iyice sarsılan ABD imajını, İslam Dünyasının doğal lideri ve lokomitifi Türkiye üzerinden İslam Dünyasına mesaj vermek olduğunu da biliyoruz. Başbakan Erdoğan eşliğinde cami cami gezip "biz Amerika olarak asla İslama düşman değiliz" mesajının verildiği o ziyarette çok irdelenmeyen bir bölüm vardı. O da başkan Obama'nın Ermeni sorunu konusunda diasporanın iddiaları doğrultusunda söylediği o sözler. Başkan Obama gerek TBMM'de yaptığı konuşmada, gerekse İStanbul'da üniversite öğrencileri ile yaptığı soru-cevaplı görüşmede üstü kapalı olsa da 'soykırım' anlamına gelecek ifadelerden kaçınmaya gerek duymamıştı. Stratejik ittifak içinde olduğumuz ABD'nin başkanının seçilmeden önce iddia etmeye başladığı 'soykırım' sözlerinin zirvesi Türkiye'ye yapmış olduğu ziyarette yaptığı konuşmalarla zirveye oturmuş oldu.O günlerde medya tarafından pek incelenmeyen bu ifadeler artık bugünlerde iyice anlamlanmaya başladı.
Aradan çok geçmeden Ermenistanla normalleşme adımları doğrultusunda içeriği pek de bilinmeyen ikili protokoller gündeme geldi. Bu protokoller kriz ortamında İsviçre'de imzalandı. Protokoller ABD ve AB ülkelerinin dayatmaları ile dolu olsa da Türkiye için Ermenistan'ın Azerbeycan'da işgal ettiği toprakları olan Karabağ'dan çekilmesi şartı ile bir ölçüde dengelenmiş oldu. Fakat bu dengenin çok fazla devam etmeyeceği, Türkiye'nin kendine tez olarak benimsediği yaklaşımların geçerli sayılmayacağı ve Türkiye'nin bir oldu bittiye getirilmek istendiği peşpeşe çıkan sözde soykırım yasalarıyla iyice gün yüzüne çıktı.
Ak Parti Hükümetinin süreçteki hataları
Komşularıyla sıfır problem tezine dayalı bir yaklaşımla Türkiye'nin dış politikasını belirlemeye çalışan AKP, bu süreçte önce Azerbaycan'ı karşısına aldı. Azerbaycan'ın Türkiye'den yeterli güvence alamaması, protokollerin alelacele TBMM'de görüşülüp kabul edilmeye çalışılması Azerbaycanla ipleri gerdi. Bu Türkiye'nin açıkça kumpasa getirilmesinin bir işareti olmakla birlikte Ak Parti Hükümetinin yanlış yolda yürüdüğünün de bariz bir kanıtı olmuştur.
Bu süreç içersinde protokollerin içeriğinin tam olarak anlaşılmadan parafe edilmesi, bunun uluslararası bir şovla İsviçre'de yapılması ise başka bir hata oldu. Zira İsviçre sözde soykırımı kabul eden bunu reddedenlere ceza veren bir ülkeydi. Ak Parti tarafından tarafsız olarak nitelenip protokollerin orada imzalanması büyük bir yanlıştı.
Bir diğer hata ise sözde soykırım kararlarını kabul eden ülkelere esaslı bir yaptırım uygulanaması bunun sonucunda Ermeni iddialarının kabulü için diğer ülkelerinde sıraya girmesi. Ürneğin bu iftiraları kanunlaştıran ABD'ye yada diğer ülkelere tepki olsun diye o ülkede görev yapan büyükelçimizi "istişare için geri çekmek" yada cumhurbaşkanı ve TBMM başkanının ağzından kınama yapmak ne kadar yeterli olabilir? Eğer bunun bir yaptırım gücü olsaydı mutlaka olurdu.
Türkiye ne yapmalı?
Ak Parti Hükümetinin acilen bu konuda önlemler paketi hazırlaması gerekiyor. Zira başta stratejik ortaklarmız olmak üzere pekçok ülke bu sözde soykırım yasa tasarılarını meclislerinden geçirerek Türkiye'yi iyice köşeye sıkıştıracaklardır. Ak Parti Hükümeti bu aşamada ABD'ye misilleme olarak stratejik ortaklığı gözden geçirme, TBMM'den ABD'nin kızılderili, Irak ve Afganistan soykırımlarını yasalaştırma söylemlerini dillendirmeye başlamalıdır. Kaldıki ABD'nin bu soykırım ve katliamları uluslararası bağımsız kuruluşlarca da kabul edilmiştir. Tüm bu adımlara rağmen ABD hala aynı şekilde devam ederse, Türkiye ABD ile arasındaki stratejik ittifakı tek taraflı noktaladığını belirtmeli akabinde Irak savaşının tüm altyapısını sağlayan İncirlik'teki ABD üssünü kapatabilir. Bu adımı gerçekleştirmek ABD'ye ve diğer ülkelere Ermeni iddiaları konusunda esaslı bir "dur" diyeceği gibi Irak savaşını da bitirecek ve hergün bombalar altında can veren Irak halkına da büyük bir hediye olacaktır.
Tabiki tüm bu adımları düşünmek ve uygulamak cesaret ve kararlılık ister. Ak Partinin böyle kritik ve önemli bir safhaya geçmesi şuan itibariyle çok da mümkün gözükmüyor. Çünkü uluslararası ilişkilerini, Kafkasya ve Ortadoğudaki adımlarını ABD yörüngesinde atıp kendini vesayet altına sokan Ak Partinin bu adımları atması politik anlayışına taban tabana zıt. Bu adımları atmak yeni bir dünya kurmak kadar da önemli. Türkiye'yi prangalarından kurtarıp aslına döndürmek kadar hayati bir olay.
Nedersiniz?
Ak Parti bu konuda cesaret ve kararlılık gösterip Türkiye'ye uluslararası özgürlüğünü kazandırabilir mi? Yoksa "one minute"ün manevra alanı ABD'nin çizdiği sınırlar içinde mi geçerli?
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.