Ülkemizde gerçekten elle tutulur, gözle görülür güzel gelişmeler oluyor. İnşallah bu gelişmeler samimi(!) ve etkili bir şekilde devam ederek, en kısa zamanda meyvelerini almayı Cenab-ı Allah tüm halkımıza nasip eder, duası ile anlatmak istediklerimin şimdiki meyvelerine bir bakalım!
Alim tazında ilim sahibi kişiler resmi din adamı olarak atandılar, Kur'an Kursları yazın yaş sınırı olmadan çocuk eğittiler, İmam Hatip liselerinin orta kısımları açıldı ve bunlar gibi birçok daha manevi bakımdan değerli faaliyetler yapıldı.
Bu verimli faaliyetlerin bozulmadan ayakta durabilmesi için zaruri gerekliliği olan birçok faaliyet de ters istikamette artış göstermiştir. Bugün ülkemizde yaşanan sorunların baş mimarı da bu ters yöndeki artıştır.
Bizler fert, cemaat ve toplum bazında yapılması gereken icraatlarda eğer Yaratıcının gösterdiği yolu değil de Yaratılanın gösterdiği yolu baz alıp birşeyler ortaya koymaya çalışıyorsak, bu çalışmamız iyi niyetli de olsa hüsrana uğrayacak bir çalışma olacaktır.
Müslüman bir kimse yaşamının her alanında Kelime-i Tevhid'i düstur edinerek eylem yapması gerekiyor. Bu kişi ister devletin başındaki reis olsun, ister bir ailenin başındaki baba olsun, bu değişmez. İslamiyet'e giriş anahtarı olan Kelime-i Tevhid'de yer alan La kelimesi ilk olarak söylenen ve ilk olarak uygulanması gereken kuraldır. Anahtarın gereği gibi kullanılmaması halinde bizim inancımız tehlikeye, yaptığımız icraatlar da boşa gitme tehlikesine binecektir. Herhangi bir kapının anahtarı ters kullanıldığında nasıl o kapı açılmıyor ise, Kelime-i Tevhid'in de ters olarak algılanması da iman kapısının açılmamasına vesile olacaktır. La kelimesinin gereğini yapmadan, diğer kelimelere geçiş, Yakıtsız araç kullanmaya benzer.
Bizler Müslümanlar olarak La diyerek İslam'ın yaşayacağı ortamı hazırlamamız gerekiyor. Bunun için, yapılan bu güzel faaliyetleri baltalayan, Tv programları, Gazete haberleri, Eğitim sistemleri, Yönetim bozuklukları vb bütün olumsuzlukları ortadan kaldırma gayreti içinde olmalıyız. Bunun için en büyük görev, halkın büyük bir çoğunluğu Müslüman olan Devletin yönetimindeki insanlara düşüyor.
Verimli icraatlardan nasibini alan insanlar, verimsiz icraatların tuzağına düşmeye mecbur bırakılmaktadır. Bir imam veya öğretmen bir nasihat ile yola getirmeye çalışıyorsa, karşı taraftaki merciler bir milyon icraat ile yoldan çıkarmaya çalışıyor. Bir Müslüman günlük eğitim sohbetine katılsa dahi, olumsuzluklar bu günlük eğitimi baltalamaktadır. Teknoloji ile birlikte uygulanan bu olumsuz uygulamalara dur denmeden yapılan hayırlı icraatlar fayda vermeyecektir.
Bu olumsuz tablonun göstergesini maalesef ülkemizde alenen görmekteyiz. Eğitim camiasındaki birçok eğitimcimizin maalesef eğitme gibi bir derdi yoktur.
Eğer sokaklar, her geçen gün gayri İslami bir görünüm sergiliyorsa,
İnsanların işi dininden evvel geliyorsa,
İş de ibadettir diyerek namaz terk ediliyorsa,
Tv kanallarında İslam karşıtı gösteriler çoğalıyorsa,
Terör, gasp, şiddet, zina, faiz, vb faaliyetler artıyorsa,
Kusura bakmayın ama başta saydığım faaliyetlerin bin kat
daha artması da bir fayda vermeyecektir. Esas yapılması gereken olumsuzlukları
ortadan kaldırmaya çalışmaktır.
Syn.Köşe yazarının tesbiti,malesef; din adına allamelik yapanların gündeminde hiç olmaz.
İşte kandaki mikrobun tanısı için,tam kan sayımı denilebilecek bir yazı.Son zamanlarda tv.'lerde yayımlanmakta olunan dizi,film,eğlence programına baktığımızda...sokaktaki şiddetin,dağdaki terörün,ahlaki erozyonun gübresinin, bu alçak,soysuz,ahlaksız tv.programları olduğunu anlamamak için mongol olmak gerek.
Post kapital düzenin hiç sitirahat vermeden tüket talimatına, ne madden ne de manen yeterli olmak mümkün mü? Alvın Toffler,21.yy'ın büyük mütefekkiri denilebilecek dalga kuramcısı bakın ne diyor."Dinler İnsana neden mutluluk verir? Çünkü kuralları statiktir,insanı yormaz,ne bedenen ne de ruhen sürekli bir değişime koşturmaz." Nasıl doğru mu, el cevap doğru.Bu noktadan hareketle bir de kapitalist sistemin talebine bakalım, neredeyse günlük değişim devre dışı kalmak üzere, saatlik değişimlere koşturulan insan, bu koşuşturma içinde hem madden hem de ruhen korkunç bir yorgunluk,sonuç ruh hastalığı,maddi yetersizlik sonucu,cinayetler,gasp,hırsızlık,narkotik madde bağımlılığı sair toksik bağımlılıklar.Peki bu tesbit doğru mu, öyle ise biraz istatistik verelim.2011 yılı için 10.ay itibariyle 25000 çift boşanmış,halkın %66'sı anti psikotik ilaç tüketmekte.Bu oranın içsel açılımı daha korkunç, zira yapılan tetkikte,TC'de ki, psikiyatris sayısı bu miktarda ilaç yamaya yetecek miktarda olmadığı, bu oranın %25'i tamamen doktordan bağımsız eczaneden kendi imkanlarıyla bu antipsikotik ilaçları almakta.Yani madde bağımlılarının yaptığı gibi.Özetle, ahlaksız toplumların iki kutsal harfi vardır. (HH)(Hakimlik ve Hekimlik) bu iki meslek son 20 yılın ikon meslekleri mi değil mi? Düşünen insanların çoklaştığı bir ülke ümidiyle, hoşça kalın ülkem insanları.