Türkiye’nin en önemli sorunu olan terörün bitirilmesi için terör örgütü ile yürütülen pazarlıklar devam ediyor. Başbakan Erdoğan’ın terör örgütü başı Apo’nun 21 Mart Nevruz günü Diyarbakır’da toplanan kalabalığa karşı yaptığı çağrı için “görüşleri görüşlerimizle örtüşüyor” ifadesi üstünden iki haftayı aşkın bir süre geçti. 21 Mart’ı “barış” tarihi olarak verenler geldiğimiz noktada hayal kırklığı yaşıyor. Çünkü Apo’nun açıklamasına rağmen Pkk silah bırakmış değil. Dahası “adım atılmazsa silah-milah bırakmayız” diyerek açıklama üstüne açıklama yapıyorlar. Terör örgütünün üst yöneticileri başbakanın kendilerine karşı terör örgütü sıfatı kullanmasından rahatsızlar. Onlara göre durumun normalleşmesi için daha da normal söylemler kullanılmalı.
Bu noktada yaşanan yanlışları bir tarafa bırakalım. Acaba ne yapılması doğru olurdu diye bir soru soralım. Terörün çözümü için atılması gereken en önemli adım nedir? Onu soralım. Bu noktada en realist çözümleri geçmişten beri sunan Saadet Partisi oldu hep. Saadet Partisi’nin terör sorununa karşı tavrı hep çözüme dönük oldu. Geçtiğimiz günlerde Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcılarından Birol Aydın, “Türkiye’nin akil adamlara değil, AKP’nin akla ihtiyacı var” diyerek tartışılması gereken önemli bir çıkışı oldu. Süreci öyle-böyle yönetmeye çalışan AKP içindeki akıl tutulmasının hangi boyutlara vardığını belirten önemli bir çıkıştı. Gerçektende objektif baktığınızda sorunu çözmekten çok uzak olduğunu akil adamlar çıkışı ile gösteren AKP’nin akla ihtiyacı olduğu çok açık. Akil adamlar listesindeki isimlere baktığımızda değil sadece, süreç başından beri taşları yerinden oynatarak, Pkk’nın nerdeyse meşrulaşmasına zemin hazırlayarak sağlıksız ve geri dönüşü olmayan adımlar atıyorlar. TBMM’de milletin seçtiği 550 vekilin değil de Başbakan’ın seçtiği 63 kişiyi işi kotaracak liste olarak sunmak “akil” işi değil. O nedenle Birol beyin “AKP’nin akla ihtiyacı var” ifadesi anlam buluyor.
Saadet Partisi çözümün Apo’dan, Kandil’den ya da BDP’den geçtiğini asla inanmadı. Saadet Partili yöneticilerin açıklamalarından bu çıkarımı elde etmek mümkün. Terörü 30 yıldır kullanan yabancı servislerin hangi ülkelere ait olduğuna baktığımızda bu sonuç ayan beyan ortaya çıkıyor. İşin içersinde ABD, İsrail, Avrupa ülkeleri varken terörün sadece Apo ve Kandil’in ağzından çıkan sözlerle çözülmeyeceğini gayet iyi biliyorlar. Aslında bunu bilmeyen yok Türkiye’de ama dillendirip politik senaryoya döken hiçbir siyasi akım da yok Saadet’ten başka.
Saadetliler nasıl bir çözüm düşünüyor?
Bunun ilk ayağını terörü kullananan ülkelere diplomatik yaptırımlar, bu ülkelerin askeri üslerinin sınır dışına çıkarılması, askeri ve siyasi anlaşmaların askıya alınması oluşturuyor. Arkasından terör ve diğer bölgesel ve küresel sorunların çözümünde adeta sigorta işlevi gören İslam Birliği demek olan D-8 ve İslam Askeri Ortak Gücü’nün hayata geçirilmesi geliyor. Evet, Nato’nun 2. büyük ordusuyuz ama ne terör konusunda ne de başka bir konuda Nato’nun bugüne kadar hiçbir yardımını alamadık. Alamadığımız gibi bu örgütteki pek çok ülke el altından Pkk’yı Türkiye’ye karşı destekledi, techiz etti. O nedenle Haçlı Birliği anlamına gelen Nato’dan yardım beklemek ne kadar cahilceyse, İslam Ortak Askeri Gücü’nü faal hale getirmek ve kullanmak o kadar gerçekçidir.
Saadetliler, çözümün dış ayağında bu adımların atılması gerektiğinin ısrarla altını çiziyorlar. Çünkü desteği dışardan olan bir örgütü içerden atılacak adımlarla tasfiye etmeye çalışmak onlara göre sonuç getirmiyor.
Ahlaki ve manevi adımların atılması, ekonomik hamlelerin yapılması, üretim ve istihdama yönelik tedbirler, anayasal bazı adımlar Saadet Partisi’ne göre çözümün ikincil adımları. Bunların hepsi kendi içinde çok önemli adımlar.
Sizce de bu sorunun çözümü için Saadet Partililerin görüşlerinin dikkate alınması gerekmez mi? Peki o halde neden akil denen adamların içinde her kesimden insan varken sadece bir tane bile Milli Görüş ilkesini benimsemiş, Saadet Partisi’nin çözüm için gerçekçi önerilerini dillendirebilecek tek bir adam yok!
İşte sadece bu sorunun değil, tüm soruların cevabı olan soru da işte budur…
saadet partisi ittifaktan uzak hep kendi görüşünü beyenen parti bence siyaseti bırakmalı