“Türkiye lider ülke
oldu, eksen değil, belirleyici güç oldu, kendi politikasını kendisi tayin eder
hale geldi…” gibi içi boş ve sadece yığınları kendi çıkarları doğrultusunda
gütme amacı taşıyan sloganlar arasında, bir kez daha tarihine, inancına,
ideallerine ters düşen bir oldu-bittiye mahkum edildi. Yedi yıl önceki 1 Mart tezkeresi gibi
dayatılan füze kalkanı projesi Türkiye’ye Ak Parti hükümetinin taşeronluğu ile
kabul ettirildi.
Bu kaçıncı dış
politika faciasıdır!
Papua Yeni Gine’ye bile kabul ettirilemeyecek bir uygulama,
nasıl oluyor da TBMM’nin ve Türk milletinin izni olmadan yangından mal
kaçırırcasına kabul edilmiştir!
Başbakan Erdoğan’a sorsanız bu konuda Türkiye kazançlı. Ama kendisinin
bile kalkanın komutasının kimde
olacağından haberi yok. Bir açıklama yapıyor, düğme mutlaka Türkiye’de olacak
diyor. Peşinden bir açıklama daha “düğmenin kimde olacağına sonra karar
verilecek diyor. Üçüncü bir açıklama yapıp düğmeyi İsrail’e bıraktık derse
şaşırmamak lazım. Çünkü yeterince şaşırdığımızdan, şaşırma potansiyelimizi aldı
götürdü. Ne de olsa kalkanın amacı İran’a gözdağı hatta gerektiğinde füze
fırlatmak olduğuna göre bu düğmenin de İsrail’in kontrolünde olması yakışır
değil mi! Bu kadarı da olmaz demeyin çünkü
“çocuk katili” diye payladığı İsraillilerin F-16’larının Konya semalarında “daha
iyi çocuk öldürmek” için uçmasına “reelpolitik” diyen Erdoğan’dır.
Peki biz Türkiye
olarak neye kalkan olacağız?
Tabiki İran’dan kalkacak füzelerin ABD’yi vurmasına değil.
Adamlar sivil uçaklarını tamir etmek için yardım alamazken, füze ile ABD’yi
vuracağını düşünmek saflık olur zaten. O halde geriye tek seçenek kalıyor: İran’ı müslüman bir ülke ile vurmaya
kalkmak! Üstelik yanı başındaki komşu bir Müslüman bir ülkeyle. Bunun için
de en güzel taktik İran sınırı boyunca füzeleri yerleştirmek, gerektiğinde bir
güzel ateşleyip iki ülkeyi birbirine kırdırmak! Hesap bu kadar basit. Bu kadar
basit hesabı mahalle kahvesindeki Veli dayı görürken, büyük siyasetçi! başbakanın
yada cumhurbaşkanının görmemesi mümkün mü?
Biz bu topraklarda
yaklaşık bin yıl boyunca “kalkan” olduk bu doğrudur. Ama çürümüş, yıkılmaya yüz
tutmuş Avrupa değerlerine değil. Aksine onların ataları olan barbar, ilkel
atalarına karşı İslama ve onun değerlerine. Bu uğurda Selçuklular,
Osmanlılar ve diğer beylikler döneminde yirmiye yakın Haçlı saldırısını geri
püskürttük. Amaçları doğunun zenginliklerini sömürmek, Kudüs’ü işgal edip “vaad
edilmiş topraklarda” Büyük İsrail kurmak
olan bu vahşiler sürüsünün bugünkü torunları şimdi karşımıza çıkıp,
geçmişimize, medeniyetimize taban tabana zıt bir istekte bulunup bize ahlaksız
bir teklifle geliyorlar. Daha da kötüsü Türkiye’yi tarihine, kimliğine yakışır
bir şekilde yönet diye seçtiklerimiz,
onların bu ahlaksız tekliflerine “evet” diyebilecek kadar ileri gidebiliyorlar.
Sayın cumhurbaşkanı,
sayın başbakan her seçime girdiğinizde ilk sloganınız “karar milletindir”
oluyor da seçimler bitince karar neden başkasının oluyor? Kararı millete
şimdi neden bırakmıyorsunuz?
Neden korkuyorsunuz?
Yoksa icazetin aslını milletten değil de okyanus ötesindeki
efendilerden mi alıyorsunuz?
Bugün 72 milyon vatandaşımızdan hangisine sorsanız buna
hayır diyecekken, onlar kimin adına ve hangi hakla çıkıp “evet biz batının kalkan isteğini kabul ediyoruz”
diyebiliyorlar?
Bu tavır açıkça aziz milletimize, tarihimize, inancımıza
ihanettir!
Bugün kalkanı olmakla
rol aldığımız batı, halen daha Irak’ta, Filistin’de, Pakistan ve Afganistan’da
oluk oluk müslüman kanı akıtıp, müslüman kadınların iffet ve namusunu
kirletirken buna evet demek, onay vermek büyük bir vebal ve gaflettir. Ak
Partili yetkililer, bir an evvel bu yanlıştan geri adım atmak zorundalar. “Biz
bu milletin aksine iş yapamayız, yaparsak ergenekoncu tayfasından ne farkımız
kalır!” deyip silkinmeliler.
Kimse bu milletin
tarihine ve kimliğine aykırı hareket edemez.
Hele bugünü atlatalım, gerisi kolay diyerek 72 milyonun
tepkisinin dinmesini bekleyip arkasından Haçlı sürüsü ile ittifakı devam
ettirenler yanıldıklarını çok geçmeden anlayacaklar. Çünkü bu millet en çok
kendisine ihanete celallenir ve hesabını çetin sorar!
Bu millet hesabını sorar diyerek güel bir temennide bulundunuz. bende diyorum ki inşALlah senin dediğin gibi olur yoksa aksi olursa perişan oluruz. Önceden olduğu gibi yanlışlara, bir bildikleri var, ayıya karşıyı geçene kadar dayı, deme vb. kabusları inşALlah yaşamayız.