banner102

Osmanlı’nın son dönemleri, özellikle Tanzimat sonrasında siyasetçilerimizin içine çöken “yenilgi psikolojisi” ülkemizin şŸekillenmesinde, bakışŸ açısında, dünya görüşŸünde önemli ölçüde belirleyici rol olmuşŸtur. Osmanlı’nın o dönemki şŸartlarında “yenilikçi” hareketi sayılan İttihat ve Terakki Partisi de, günümüz şŸartlarındaki Adalet ve Kalkınma Partisi de bu bakışŸ açısının yansıtılması ile siyaseten hareket alanı bulmuşŸtur desek yanılmışŸ olmayız. Milletin kendi değŸerleri içinden çıkan siyasi hareket yerine, bu yenilmişŸlik psikozu içersinden ürettiğŸi batı orjinli siyasi akımlar ülkemizi maalesef doğŸru noktaya götürememekte.

 1998 Yılında dönemin Milli GörüşŸ partisi Fazilet Partisi’nin Büyük Kongresi’nde “yenilikçi” kanadı temsil eden Abdullah Gül’ün “Bizim medeniyetimiz Batı Medeniyeti karşŸısında yenilmişŸtir. Bunu kabul etmemiz gerekmektedir…” ifadesi sanıyorum bu bitmişŸlik, umutsuzluk ve yenilgi psikolojisini anlatan en önemli söz olsa gerek. Oysa kaynağŸını yüzlerce yıllık birikim, aydınlanma, bilim, sanat, ahlak ve maneviyattan alan bir medeniyet, nasıl olur da çürümeye yüz tutmuşŸ, değŸerleri yozlaşŸmışŸ, insan haklarına saygısız, sömürgeci, soykırımcı batı/Hristiyan medeniyetine nasıl yenik düşŸebilirki? Abdullah Gül bu sözleri o dönemde sarfederken, batının geçmişŸinde ve bugününde insanlığŸa çektirdiğŸi sıkıntıları bilemiyor olabilir miydi? Elbetteki hayır. Zaten Milli GörüşŸ içersinde siyaset yapmayacaklarını ifade ettikleri o dönemden kısa süre önce çıktıkları kürsülerden, millete verdikleri mesajlardan sürekli olarak batı medeniyetinin tutarsız, çelişŸkili ve insanlığŸa fayda getiremeyecek kadar çöküntü içersinde olduklarını kendileri bizatihi ifade ediyorlardı. Peki dünyaya yön veren İslam medeniyetini “yenilmişŸ” gösterip batıyı galip göstermelerinin altında yatan ne olabilirdiki? Aslında bu sorunun cevabı o dönem Milli GörüşŸ parçalanma senaryosu ile doğŸrudan ilgili. Fakat yazımızın konusu bu değŸil. O nedenle cevabını burada vermek konumuzu saptırabilir.

CumhurbaşŸkanı Gül’ün 1998’de üstün gördüğŸü batı/Hristiyan medeniyetinin temsilcilerinin o günden bugüne insanlığŸa verdiğŸi zararı saymamıza gerek yok. Haçlı ittifakı şŸeklinde başŸta İslam coğŸrafyası olmak üzere işŸgal ettikleri ülkeler, katlettikleri mazlum insanlar, lekeledikleri namuslar, mahvettikleri ekonomik pazarlar saymakla bitmez. Ama geçtiğŸimiz hafta öylesine bir vaka daha yaşŸandıki “bu medeniyetin değŸil, hayvanlığŸın sembolüolur” dedirtecek cinsten. Vaka Amerika BirleşŸik Devletleri’nde geçen bir okul baskını. 20 YaşŸındaki genç eline geçirdiğŸi otomatik silahlarla yaşŸları 5 ila 10 arasında değŸişŸen çocukları hunharca katlediyor! ܇ocukların üzerinden onlarca mermi çıkıyor. 20’si çocuk, 7’si yetişŸkin olmak üzere kendi dahil 28 kişŸiyi katlediyor. Saldırı sonrası alınan bilgilerde çocuğŸun anormal bir yapıda olmadığŸı, ekonomik olarak müreffeh bir aileye mensup olduğŸu belirtiliyor. Hatta okulunu onur derecesi ile bile bitirmişŸ! Fakat tüm faktörler, 20 yaşŸındaki caninin çocukları katletmesine engel olamamışŸ!

Bu vaka ilk vaka değŸil. Bundan önce de defalarca okul baskınları vs olmuşŸ. GeçtiğŸimiz yıl Norveç’te Breivik isimli katil 2 saat içersinde gençlik kapındaki 90 kişŸi hunharca öldürmüşŸ, bunu da insanlığŸa hizmet olarak nitelemişŸti. Tüm olayları, katliamları göz önüne aldığŸımızda batı medeniyetinde eksik olan ahlak ve maneviyat/inanç eksikliğŸinin boyutunu anlamak zor değŸil. Ahlaki çöküntü içersinde, inanç eksikliğŸinden doğŸan bir medeniyet anlayışŸı, 20li yaşŸlardaki çocuk denebilecek gençleri birer seri katile dönüşŸtürüp, bunu da iyi bişŸeymişŸ gibi gösterebiliyor. şžimdilerde özellikle bu okul baskını sonrasında batılı düşŸünür ve aydınlar biz nerede hata yaptık diye sorguluyorlar kendilerini. Ama bilmiyorlarki devlet poltikası haline getirdikleri Müslüman katliamlarının hesabı bir gün kendi içlerinde ödetiecek. Dünyaya sundukları zulüm medeniyeti, onları işŸte böyle kıskıvrak yakalıyor. Sebepsiz, mesnetsiz yere insanları, çocukları öldürmelerinin cezası olarak kendi çocukları böyle sebepsizce katlediliyor. Çünkü onların medeniyetleri zayıfı öldürme, haksızı susturma medeniyetidir.

Tüm bu örnekleri göz önüne aldığŸımızda insan düşŸünmeden edemiyor. Bundan 14 yıl önce Fazilet Partisi Kongresinde “medeniyetimiz batı medeniyetini yenik düşŸtü, bunu kabul edelim” diyen bugünün cumhurbaşŸkanı Abdullah Gül, acaba çocukları çocuklara öldürten bir medeniyetin zalimliğŸini gördükten sonra hala aynı düşŸüncede midir? SavaşŸa giderken dahi, çocuklara, kadınlara, zayıflara, ağŸaçlara dokunma diyen İslam medeniyetinin; insanları öldür, köleleşŸtir, sömür diyen batı/Hristiyan medeniyetine yenik olduğŸunu düşŸünecek kadar hala bu yenilgi psikozunda mıdır?

 Umarımki inşŸAllah, bu son olaylar sayın Gül’ün kafasındaki bu yanlışŸ yargının düzelmesine bir gerekçe olur. Yoksa bu ezilmişŸlik psikolojisi Türkiye’ye çok şŸeyler kaybettirmeye devam edecek.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
büyük abi 2012-12-21 10:24:13

yanlışlık bugun olmadı bence.30 yıllık cizginin neticesi.yanlış a hata da denır.hata bılmeden yapılır.ama ben ortada bilmeden yapılan bı şey göremıyorum.

Avatar
çapsız şen 2012-12-24 16:07:05

fettullah gülen cemati hoşgörü ve diyalog safsatası masalını çok dinledik artık kanmıyoruz haberiniz olsun

Avatar
hasan kural 2012-12-28 13:45:51

siz kendinize bakin.saadet partisi YENİK durumda baska yok beyefendiler

banner90