Türkiye’de seçimlere üç ay kala her şey değişir. Siyah beyaz, beyaz da siyah olur. Gri noktalar tamamen ortadan kalkar. Vatan hainlerinin sayısı, kasetçilerin sayısı, belden aşağa vuruş yapanların sayısı, zorbaların, kabadayıların sayısında büyük bir artış olur.
Bana göre seçimlere üç ay kala siyasetçilerin gerçek yüzünü ortaya çıkaran bir turnusol kağıdı gibidir. Asit ve baz burada kendini belli eder ve kimin asit kimin baz olduğunu seçimlere son ay kala anlarsınız.
Muhalefet partileri üzerlerine atılmış kirli iddiaları temizlemeye çalışsın, iktidar da yeni kasetlerin ortaya çıkması için ellerini ovuştursun. Böyle bir ülkenin siyasetinden kimseye fayda gelmez. Kaybeden ülke olur, millet olur.
Türkiye’nin gündemi, seçimler yaklaştıkça hep seçime endeksleniyor. Sanki hayat sadece seçimden ibaretmiş gibi gösteriliyor. Medya şişiriyor, şişiriyor, her gün aynı şeyleri önümüze koyup duruyor.
Üte yandan maneviyat ve hassas noktalarımız gözden kaçırılsın! Kimse “mukaddes emaneti ne yaptınız?” sorusunu aklına bile getirmesin. Neymiş efendim, seçim varmış?
Hangi seçim, imani ve itikadi hassasiyetlerimizden taviz vermemizi gerektirecek kadar mühim olabilir ki?
Siyasi partiler acilen şu “at yarışı spikerliğini” bırakmalı, öze, en öze dönmeliler. Yoksa arkaya döndüklerinde kimseyi bulamayacaklar.
Üok büyük senaryolar oynanıyor ülkenin geleceğine dair. Terör örgütü açıklama yapıp 15 Haziran’a kadar mühlet veriyor. Eğer istedikleri yapılmazsa, bir iç kargaşa çıkarılacağı tehdidinde bulunuluyor. Diğer yandan USA’nın Ladin’i öldürmesi, kafaları Ortadoğu ile ilgili soru işaretleriyle dolduruyor.
Birlik ve beraberlik havası, seçimlerin de vermiş olduğu atmosferde tamamen dağılmış durumda. Bu seçim sanırım, şu klasik her seçimde söylenen “tarihin en önemli seçimi” olacağa benziyor. Seçimin galibi kim olursa olsun, yukarda sıraladığımız noktalarda çok hassas davranmalıdır.
Bu iş Ak parti, has parti işi değil. Bu iş bir milletin toptan yok olma yahut var olma savaşıdır. Ne zaman bu değerlerimize sırt çevirdiysek, tarih bizi yenilgilerin en ağırlarıyla baş başa bırakmıştır. Tarihe masal diye değil, ibret diye bakanlar bunu görecektir.
Nedense ülkemizde hala, lider seçim kazanmaktadır. Oysa demokrasilerde parti seçim beyannameleri liderlerden daha önemlidir. Çünkü Türkiye’de güvenilir bir siyasi duruş yok. Halkın büyük çoğunluğu siyasetle uğraşanların vatana hizmet değil, ceplerine hizmet için uğraştıklarını düşünüyor.
Bu değişmez algı ne zaman kırılır bilinmez ancak, balığın baştan kokması gibi, oy verecek inşaların dikkatli olması gerekir. Kimi seçtiklerine kimlere oy verdiklerine çok dikkat etmeliler. Zira her oy ülkenin kaderini etkiliyor. Gelecek nesiller bu yönetimlerin şekillendirmesi ile bir hayat kuracak.
Üsym olayında söylenmesi gerekli olan husus şu; sayın başkan tecrübesiz, acemi biridir. Ayrıca sisteme bir üniversite öğrencisi kadar bile hÜ¢kim değil. O halde neden hala o koltukta? Neden hala istifa etmiyor demiyorum. Neden hala görevden alınmıyor?
Sanırım hepiniz hatırlarsınız, bir zamanlar modası geçmiş kurumlar diye YÜK de kaldırılacaktı. Ama başkan değiştirilince sanırım gerek kalmadı. Bir zamanlar YÜK’e devamlı hücumda bulunan hükümet şimdi susmuş durumda.
NEDEN?
Çünkü benim adamım olunca suç suç olmaktan çıkıyor. Benim adamıma her şey mubah.
Bir diğer husus, Sayın Burhan Kuzu, Saadet Partisinin ve merhum Erbakan hakkında pek de şık olmayan beyanatlar verdi.
Bu Erbakan hocanın manevi şahsiyetine yakışmamış, saadet partilileri de rencide eden bir tutumdur. Bu tutumunun Ak partiye kaybettirdiği ortadadır. Demek ki fazla konuşmak iyi gelmiyor bazılarına. Zira Ü¢limin fikri neyse zikri de o oluyor. Hemen içindekileri ilk fırsatta boşaltıveriyorlar.
Kuzuya bu hareketinden dolayı seçmenler bir cevap vereceklerdir sanırım.
Bu adamlarun yaptığı iş yalan ve dolandan paşka bişey değil. Sorduğun soruların hepsi doğru. Neden bişey yapılmıyor. Benim adamım çünkü. bu ülkede bişeyler artuk değişmeli.