Sözün bittiği yerde konuşacak mecalimiz olmazsa, peki o halde ülkemizin önündeki sorunları nasıl çözeceğiz?
Bu soruyu sormamın nedeni artarak devam eden terör olaylarına PKK terörünün en büyük 4. saldırısı olan ve 2 günde 29 şehit verdiğimiz Hakkari ve Bitlis’te güvenlik güçlerimize yapılan saldırıların eklenmesi sonrası tüm kesimlerin ağız birliği etmişçesine “sözün bittiği yerdeyiz” gibi garip bir tutum içine girmeleri oldu. Garip diyorum, çünkü sözün de, eylemin de tam anlamıyla konuşulması gereken bir ortamda bezginlik ve yorgunluk alameti gibi bir cümle kurmak elbette garabettir. Türkiye’nin en önemli birkaç meselesinden birisi olan PKK terörünü bitirmek için siyaset, medya, sivil toplum olarak söyleyecek sözümüz olmazsa bu sorunu çözmek için bir eylemimiz olabilir mi? Tabi ki olamaz. O halde neden sözün bittiği yerde olacakmışız?
Aslında söyleyecek sözümüz olmadığı için her gün al bayrağa sarılı şehitlerimizi “şehitler ölmez, vatan bölünmez” diyerek toprağa veriyoruz. Ah bir söyleyecek sözümüz olsa… Ah söylenmesi gerekenleri, terörü azdıran, kudurtan, besleyen ve sonra Türkiye’nin başına musallat eden içine girmek için yırtındığımız batılı emperyalist devletlerin sözde demokrat, insan haklarına saygılı devlet başkanlarına söyleyebilsek!...
Bugün ülkeyi yöneten siyasi iktidara ‘Türkiyemizde yaşanan terör sorununu çözmek mi istiyorsunuz’ diye sormak gerek? Cevabı evet olarak varsayarak şunu sormak istiyoruz: Madem terörü çözmek istiyorsunuz o halde terörü besleyip büyütenlerle aynı masa etrafında diplomatik çözüm aramak da neyin nesidir? Obama ile oturup teröre karşı “ortak tavır alıyoruz” demek ne demek? Bundan yakın bir zaman önce terörü besleyen ülkelere karşı sözde çıkışıp, “PKK’nın elindeki silahlar batı ülkelerine ait” diyerek açıkça batılı devletleri terör destekçisi olarak gördüğünüzü üstü kapalı olsa da ifade ettikten sonra bir başbakan, bu ülkelerin liderleri ile nasıl olur da teröre çözüm arayabilir?
Ülkemizin geçmişini çaldığı gibi geleceğini de çalmak isteyen ve Türkiye’yi ABD, İsrail ve AB’nin çıkarlarını korumak için hizaya getirme aracı olarak maşa gibi ileri sürülen PKK terörü, ABD ile, AB ile ya da bunun gibi ülke yada uluslar arası örgütlerle çözülmez. Eğer terörün kökünü kazımak istiyorsanız PKK’nın arkasındaki ülkelere dur demek zorundasınız. Ama siz bu ülkelerin Ortadoğu’daki projelerine eş başkanlık eder, eskiden dost ülke dediğiniz ülkeleri, “kalkan” kurup karşınıza alırsanız elbetteki terörü bitiremezsiniz. Bitiremeyeceğiniz gibi her gün al bayrağa sarılı şehit cenazelerine sadece bakar, gözü yaşlı anaların ahlarına karışırsınız.
“İstihbarat zafiyetiymiş, karakollar güçlendirilmemiş, emir-komuta hatası varmış…” Hepsi hikaye, hepsi hedef saptırma! Evet bunlar gerçek. Terör olaylarında emir-komuta hataları da var. Askeri zafiyetler de var. Ama bunlar konuşulmadan önce konuşulması gereken, sorgulanması gereken terörü destekleyen unsurlara karşı, siyasi iktidarın bu unsurlarla işbirliği yapmaya kalkmasıdır. Birileri sayın başbakana, sayın dışişleri bakanına ve diğer ilgililere “siz ne yapıyorsunuz Allah aşkına!” diyerek en azından onları sarsmalı.
Sayın başbakan!
Hani diyorsunuz ya muhalefet terör konusunda somut önerisi yok.
Hayır var!
Terörü bitirmek istiyorsanız eğer, dünyadaki terör hareketlerini planlı ve organize bir şekilde koordine eden, sonra da Müslüman ülkelere “terör bahanesiyle” saldıran asıl teröristlerle işbirliğini kesin!
Onların projelerine katılmayın!
Yalanlarına kanmayın!
Vaatlerine aldanmayın!
Terör durana kadar onların Türkiye üzerinden sağladıkları çıkarlarına balta vurun!
Üslerini kapatın!
Diplomatik yaptırımlara başlayın!
Sözün bittiği yerdeyiz deyip geçiştirmeyin!
Sözünüzü mertçe namerde söyleyin!
Yoksa sadece dün ve bugün değil, Allah korusun her gün meydanlarda şehit cenazeleri dolar-taşar fakat siz bunların vebalini taşıdığınızı bile anlayamazsınız.
şehit cenazeleri haberi geldiğinde yerlere yıkılıp, feryat eden, teröre haklı olarak lanet yağdıran o anaların ahları döner dolaşır, sizleri de bulur!