Kibir abidesi yine cevabı yapıştırdı...
Fethin sembolü Ayasofya’nın Sultan Fatih’in emaneti doğrultusunda yeniden ibadete açılması için haykıran vatandaşlara Cuma namazı çıkışında “önce yandaki Sultanahmet’i doldurun!” diye çıkışıverdi. Üstelik normal vakitlerde değil ha, sabah namazında dolacakmış Sultanahmet! Yoksa aşağısı kurtarmazmış!
Üstteki bu diyalog Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması tartışmalarının çoğaldığı bugünlerde vatandaşla ülkenin başbakanı arasında geçti. Vatandaşlar haklı olarak fethin sembolü olarak Ayasofya’yı yeniden cami ve ibadet merkezi olarak görmek istiyor. Bu duygularını da en üst merci olan ülkenin başbakanına yine bir namaz çıkışında ifade ediyorlar. Ama başbakan, Ayasofya’nın sanki cemaat yetersizliğinden ibadete kapatıldığını anlatır gibi “cemaatsizlikten” dem vuruyor.
Ey başbakan, sen de biz de biliyoruzki, Ayasofya Camii, cemaat sıkıntısından değil, İslamın Hristiyanlığa, Osmanlı medeniyetinin de çürümüş Avrupa medeniyetine üstün geldiğinin tescilli nişanesidir. Bu büyük nişane batılılara acıtırcasına battığı için Ayasofya bir oldu bitti ile ibadete kapatılmıştır. Bu gerçeği görmezden gelerek sanki cemaat sıkıntısı varmış gibi Ayasofya’nın bu nedenle ibadete kapatıldığını anlamı veren cümleler kurmak demogoji değil mi? Madem sabah namazında dolsun istiyorsun, daha bir hafta önce Ayasofya önünde onbinlerin biraraya gelerek kıldığı sabah namazını neden görmüyorsun?! Anadolu Gençlik Derneği’nin ülkenin dört bir yanından gelen gençlerle tertip ettiği sabah namazı, senin bu gaflet dolu sözlerine en büyük yanıttır. Tabi anlayabilirsen! Daha doğrusu anlamak istersen!...
Peki başbakan neden Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasını istemiyor? Sorunun cevabı basit: Bi kere bu işi o beceremez! Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması demek, mangal gibi yüreğe sahip olmak demektir. Bu iş öyle her adamın harcı değildir. Karşılığında belli bir bedeli göze almak gerek. Recep Tayyip Erdoğan gibi “batı medeniyeti, bizim medeniyetimize üstün gelmiştir” gibi kopuk, zalim bir lafı eden ekolden gelenler bu bedeli ödeyemezler. Hatta kılları bile kıpırdamaz bunun için. Çünkü Ayasofya gibi kırmızı çizgiler, kendi medeniyetlerini zayıf, yenik, altta gören fikir fukaraları için korkutucu birer sınırdır.
Başbakan ve aynı kafadakiler, 76 milyonun “Ayasofya ibadete açılsın” çağrılarına “önce Sultanahmet’i doldurun!” diye set çekmekten çekinmezler. Ama içinde Hristiyan cemaati olmayan Van Akdamar, Trabzon Sumela gibi manastır ve kiliseleri devlet eliyle restore edip ibadete açmaktan, Hristiyanlara “dinlerarası diyalog ve hoşgörü” gülücükleri atmaktan da geri durmazlar. Trabzon Sumela’da ne gezer Hristiyan cemaati dediğinde, “vay sen ne hoşgörüsüz adamsın!” diye bir güzel paylarlar. Ama “Ayasofya ibadete açılsın” dendiğinde “önce yandaki camiyi doldur da konuş” diyecek kadar kimliklerinden özlerinden kopmuşlardır.
Fatihin nesliyiz demek kolay tabi. Ecdat, Osmanlı edebiyatı yapmak kolay tabi. Ama iş icraata gelince, Ayasofya’nın prangalarının çözülmesine gelince hep bahane, hep bahane…
Ayasofya elbet bir gün fethin sembolü olması gereğince yeniden ibadete açılacak. Fetih yeniden perçinlenecek. Ama bunlarla değil…
Prangalarından kurtulmuş, İslam’ın ve Osmanlının hristiyanlık ve köhnemiş batı medeniyetine galebe çalmasının sembolü olan Ayasofya’da 5 vakit namaz kılınması duasıyla…
allah razi olsun başbakanimiza.