Gündem yine yoğun…
Malum Suriye ile savaşa sokulmamız için Siyonist güdümlü
basının en duayen kalemşörleri Suriye’nin açtığı ateş ile düşen savaş uçağımızın
ardından “bu yasnlarına kar kalmamalı” diyerek savaş çığırtkanlığına başlamış
durumda. Malum basının bu savaş çığırtkanlığına sözde İslamcı basının ABD ve AB
güdümlü gazeteleri de eklendi. Aylardır batı merkezli think tank kuruluşlarında
pişirilen “ne yaparız ederiz de Türkiye’yi Suriye ile savaşa sokup bi taşla iki
kuş vururuz” stratejisi hayata geçirilmek isteniyor.
Daha Suriye hava sahasımı, yoksa uluslar arası hava sahasımı
belli değil. Ama özellikle Washington ve AB’nin başkenti Brüksel olmak üzere
tüm batı başkentlerinde Türkiye’nin egemenlik hakkının vurulduğunu iddia eden
batılı politikacılar ortamı germek ve hatta savaş çıkartmak için esas duruşa
geçmişler. Bunlara ülke içindeki işbirlikçileri de eklenmiş durumda. Her gün tvlerde,
gazetelerde savaş nutukları atarak Suriye’ye “had bildirmemiz” gerektiğini yazıp
çiziyorlar, söylüyorlar.
Kim bunlar?
Başta İslam ülkelerinin belalısı müslüman kelle avcılarından
ABD’nin Siyonist güdümlü dışişleri bakanı Hillary Clinton. Ve diğer AB
ülkelerinin dışişleri bakanları ya da başbakanları. 2009 31 Mayısı sabaha karşı
terör devleti İsrail’in uluslar arası sularda Mavi Marmara’mızı bastığı ve 9
mücahidimizi katlettiği zaman sus-pus olanlar şimdi Türkiye’nin haklarını korumak!
İçin ağız birliği etmiş. Hatta kimileri gerekirse NATO’nun devreye girip
Türkiye’ye her türlü askeri desteği vermesi gerektiğini belirtiyor Suriye
tehditine karşı!
Sizin verdiğiniz sözlere kim inanır? Sizin verdiğiniz
sözlere inanmak için insanın aptal ya da ahmak olması lazım.
Türkiye’nin tüm yöneticilerinin başta sayın cumhurbaşkanı ve
başbakan olmak üzere çok uyanık olması lazım. Uluslar arası platformda, uluslar
arası örgütlerde başta NATO olmak üzere, bize akıl vermeye çalışan batılı devlet
adamı ve diplomatların dolduruşuna gelmememiz lazım. Hele ki gelmiş geçmiş en vahşi
insan katliamcısı ülkelerden ABD’nin ve Onun sinsi dışişleri bakanı Clinton’un “gazlamalarına”
karşı, savaş çığırtkanlığına karşı önce 1
Ekim 1992’de kasıtlı olarak vurdukları Muavenet Savaş Gemimizi gözünün içine sokup
“hadi ordan” dememiz lazım!
şu unutulmamalıki Suriye bizim arka bahçemizdir. İmparatorluk
bakiyemizdendir. Suriye hakkında bir sözümüz olacaksa bu söz, ABD, AB, Rusya, Üin
ve İsrail’den bağımsız olarak söylenmelidir. Yoksa başkalarının söylediği söz ile
hak aramak, ancak kardeş kavgasına götürür bizi. Biz kardeşlerimizle birbirimizi
yerken dünyayı ifsat eden Siyonist şebekenin vahşi devletleri ellerini ovuşturup
topraklarımızdan bizi söküp atmak için, yeni bir haçlı seferi için ayağa kalkacaktır.
Maalesef eskiden olduğu gibi savaşlar milletler arasında olmaktadır. Din kardeşi sözü havada kalıyor. Şimdi diyelim ki savaş çıktı. Biz suriyede sivil halkı öldürürmüyüz. Tabiki hayır. Peki onlar türkiyedeki sivil halkı öldürürmü. Tabiki seve seve. Adamlar kendi halkına acımıyor. Bu yüzden din kardeşliği suriye ile aramızda olmadı. olmuyor olmayacakta. Peygamber Efendimiz bu arab coğrafyasından çıkmış olması hepsini sevmemiz anlamına gelmez. Karşılıklı çıkar kardeşliği olur ancak. Türkiyeden başka karşılıksız sevebilecek bir başka islam ülkesi yada bilmem ne ülkesi yoktur. Bu Türklere hastır. Anlayana.