Türkiye yaklaşık 9 yıldır AKP iktidarı tarafından
yönetiliyor.
Doğrusu yaklaşık 9 yıl boyunca ortaya koyduğu uygulamalarla,
yaptığı kanuni düzenlemelerle AKP’nin ülkeyi genel anlamda bir cenderenin içine
attığını idrak sahibi insanlar yakından görüyor. Üzellikle ahlak ve maneviyat
alanındaki büyük çöküş, ekonomide IMF’nin tahrip edici ekonomi politikalarından
taviz vermemesi, Türkiye’nin tarihinde görülmemiş bir şekilde ABD
destekçiliğine soyundurulması gibi pek çok konuda yapılan işler nasıl bir
cenderenin içine tıkıldığımızı anlatmaya yetiyordur.
Millet odaklı olmayan aksine Türkiye’nin geleceğine dinamit
koymakla eşdeğer olan bu korkunç gidişatı engellemek de elbetteki bu aziz
milletin sorumluluğundadır.
12 Haziran seçimlerinde milletimizin önüne aslında birden çok
değil sadece iki seçenek gelecek. Bu
seçeneklerden biri mevcut durumun sürdürülmesi gerektiğine inanan seçenek
olacak. Bu seçeneğe göre Türkiye’yi ileri götürdüğünü zanneden ama gerçekte
adım adım felakete sürükleyen anlayış var. ‘Üılgın’ sıfatlı ama altyapısı ve
mali yönü gözardı edilen projeleri var bu anlayışın. Milleti borca esir edilmiş
ve işsizken önüne hayali projeleri sunan, asıl dertler dururken göstermelik
seçim vaatleri ile milleti kandırmaya çalışan bir anlayış. Yani AKP anlayışı…
İkinci seçenek ise bu
anlatılanların tam zıddı!
Türkiye’nin temel sorunlarını bilen, bu sorunların çözümü
için batı merkezli önermeler yerine
milletin kendi ekseninden, kendi bünyesinden çıkan çözümleri kullanmak isteyen
bir yapısı var ikinci seçeneğin.
Bu seçeneğe göre haftada yaklaşık 1 milyar dolar rantiyeye
milletin emeğini pompalarken, milletin evlatlarına onun onda birini çok görmek
yok!
Türkiye’nin içine düştüğü sorunlardan çıkış için Türkiye’yi
parça parça yapmak isteyenlerin aklına güvenmek yok!
Bir yandan ahlak ve edepten bahsedip, Demirel misali
besmelelerle açılışlar yaparken yok olan ahlak ve maneviyatı görmezden gelmek
için devekuşu gibi kafayı kuma gömmek yok!
İslam dünyasında kan akarken, akan kan üzerinden siyaset
yapıp İslam ülkelerinin başkentlerinde nutuklar çekip prim yapmak, aynı zamanda
kan akıtan projelerin eşbaşkanı olmak da yok!
Peki ne var?
Dünyayı sömüren ifsad eden karanlık güçlere karşı cesaretle
“hadi ordan” deyip “Yeni Bir Dünyayı kurmak var!
Sadece İslam dünyası mazlumları için değil, tüm dünya
mazlumları için harekete geçip, onları kurtarmak var!
Türkiye’yi parça parça etmek isteyen odaklara karşı,
milletin birlik ve bütünlüğüne dönük adımlar atmak var!
Sadece sözde değil, özde de hareket etmek, sözünde durmak
var!
Bunların hepsi de
sadece Saadet Partisi’nde var.
Üyleyse Türkiye’nin Saadet’e, Saadet iktidarına, dolayısıyla
12 Haziran’da büyük bir adıma ihtiyacı var…