(Besmele hamdele ve salveleden sonra)
Bilmiş ol ki; yalan bazan mubah oluyor, bazan da vÜ¢cib oluyor. TebyÜ®nu'l-MehÜ¢rim ve başka kitaplarda geçtiği şekilde şöyledir: «İstenen herhangi güzel bir maksada hem doğrulukla hem de yalanla varılabiliyorsa o konuda yalan söylemek haramdır.»
Eğer sadece yalanla ona varılabilirse eğer o maksad mubah bir şey ise orada yalan söylemek mubah olur.
Eğer elde edilmesi vacib ise yalan da vacib olur. Mesela, bir zalimden gizlenen bir masumu görse, o zÜ¢limde onu öldürÂmek veya eziyet etmek istiyor: Burada yalan söyleyip de onu
Görmediğini söylemesi vacibtir.
Eğer almayı istediği bir emaneti ona soracak olursa, inkÜ¢r etmesi vacib olur. Harb, araları bulmak, cinayete maruz kalanın kalbini meylettirmek ancak yalanla mümkün alabiliyorsa, orada da yalan mubahtır.
Eğer bir sultan kendisinden gizli olarak vaki olan zina veya içki gibi fahiş bir hareketi kendisinden sorarsa, o: «Ben işlemedim» diyebilir. Çün-kü onu izhar etmek ikinci bir çirkinliktir.
Yani kişi için kardeşinin sırrını inkar etmek de vardır. Ve bunu yalandan gelen mefsedeti, doğruluk üzerine terettüb eden mefsedetie karşılaştırmaktır. Eğer doğruluğun mefsedeti bundan daha şiddetli ise bu takdirde yalan söyleme yetkisine sahib olur. Eğer aksi ise veya şüpheye girerse yalan söylemek haram olur.
Eğer kendi nefsiyle ilgili ise mustahab olan yalan söylememektir. Eğer başkasıyla ilgili
ise başkasının hakkı için müsamaha etmek caiz değildir. Hazm yani en kuvvetlisi mubah olduğu yerde onu terketmektir.
Üdet edilen mübalağa şeyler yalandan değildir. MeselÜ¢: «Sana bin defa geldim» demek gibi. Çünkü kişinin burada maksadı, bin defa gelmek değil de mübalağayı karşısındakine anlatmaktır.
Eğer kişi bir tek defa gelmiş ise ve bu ibareyi kullanmışsa yalan söylemiş olur.
Mübalağanın caiz olduğuna sahih hadis delÜ¢let eder:
«Ebu Cehm'e gelince, o bastonunu hiç omuzundan indirmiyor.»
İbn-i Hacer el-MekkÜ® (El-HeytemÜ®) dedi ki:
«İstisna edilenlerden birisi de şiirdeki yalandır. Onu mübalağaya hamletmek mümkün değil ise yalan kabul edilir.
Ve şair der ki:
«Ben gece gündüz seni çağırıyorum; Hiç bir mecliste sana şükretmekten boş kalmıyorum.»
Çünkü yalancı, yalanı doğru gösterir ve onu teşvik eder. şairin gayesi şiirinde doğruyu söylemek değildir. Ancak bu bir sanattır.
RÜ¢fiÜ® ve NevevÜ® bunu KaffÜ¢l ve SaydalÜ¢nÜ®'den naklettikten sonra «Bu, son derecedegüzeldir.» dediler.
Resܻlullah (sellalahu aleyhi vesellem) buyurdu ki:
«Her yalan kesinlikle yazılmaktadır. Ancak üç yalan yazılmaz: Erkeğin kadına karşı veya çocuğuna karşı söylediği yalan! Kişinin, iki kişinin arasını bulmak için söylediği yalan! Harbte söylenen yalan. Çünkü harb aldatmacadır.»
Et-TahÜ¢vÜ® dedi ki: «Bu, ta'rizler üzerine hamledilmektedir.» (Yani dolaylı yollardan bu
yalanı söyleyecektir.) Yalanın kendisi ise haramdır.»
Ben derim ki: TahavÜ® ile başkasının bu sözü hakkın tÜ¢ kendisidir. Zira Cenab-ı Hak «Yalan söyleyenler kahrolsunlar.» buyurmuştur ve Allah'ın Resulü de «Yalan fücurla beraberdir. Onların ikisi de ateştedir» buyurmuştur. Bununla beraber yalanın tÜ¢ kendisi kurtuluş ve bir maksadı tahsil etmek için ille çıkar yol olarak tayin de edilmemiştir.
Yalan hakkında yukarda zikredilenler meşhur allame ibni Abidin-in Reddül muhtar isimli eserinden alıntıdır. Allaha emanet olunuz.
Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun.
Esselamu aleyküm verahmetullahi veberekatuh.
ALLAH CELLE VE ÇLA İlmini ziyade ve bereketli eylesin Muhterem.